Berker yüzünü buruşturdu: - Nasıl böyle konuşabildiğinize hayret ediyorum doğrusu. Kendiniz yazdığınız senaryolara kendinizi öyle inandırmışsınız ki, başka türlü düşünme yeteneğinizi bile yok etmişsiniz. Çıkartın şu at gözlüklerinizi artık gözlerinizden. O kız, yani yengem silip atmış sizi. Sıcacık bir düzen kurmuş, kendi ayaklarının üzerinde durabilmenin tadını çıkartıyor. Hiçbir şey istemiyor sizden. Hiçbir şey. Bir iş bulmuş, çalışıyor. Umurunda bile değilsiniz artık onun. Ama sizin asıl hazmedemediğiniz bu değil mi? O çok güvendiğiniz gücünüz burada işlemedi. Sizi takmayan birileri çıktı. Fakat nafile... Feryal yenge size muhtaç olmadan hayata karşı koyabilecek kadar güçlü. Onda sizin gibi paranın gücü yok, insan olmanın gücü var. Bu da sizin gücünüzden çok fazla kuvvetli yapar insanı. Genç adam Tamer'e döndü: - Sen kusura bakma ama ağabey, zavallısın. Sende hiçbir şeyin gücü yok. Çocuklarının sevgisini bile taşıyamıyorsun. Öyle tatlılar ki... Onları yetim bırakmaya karşı koyacak kadar bile kuvvetli değilsin. Feryal yengem "istediği zaman gelip çocuklarını görebileceğini söylemiştim" dedi. Ama korkuyorsun. O kadının karşısına çıkmaya korkuyorsun. Suçlu olduğun için korkuyorsun. Bence iyi de ediyorsun. Çünkü o insanın karşısında o kadar ufalırsın ki, yok olursun. Hiç rahatsız etme o insanları. Çocukların babalarını hayallerindeki gibi yaşatsınlar. Karını uğrattığın hayal kırıklığına, çocuklarını uğratma! Tamer ne yapacağını bilemedi. İçi parçalanıyor, yerin dibine geçiyordu. Fidase hanımın feryadı duyuldu bir anda: - Yeter Berker, yeter dedim. Bu şekilde konuşacaksan ailenle çek git buradan. Genç adam acıyarak baktı annesine. Hafifçe ve acı acı gülümsedi: - Gidiyorum zaten anne. Bugün ayrılıyorum evden. Siz kendi değerlerinizle baş başa kalın!.. *** Feryal, Firuze hanımın köşkünün bahçesinde, köşkün hemen yanındaki iki katlı eve yerleşmişti. Annesinden kalan evi boşaltırken gözyaşlarını tutamamış, hele Ayşe hanımla vedalaşırken onun boynuna sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlamıştı. - Sizin yardımlarınız olmasa ben bunu başaramazdım Ayşe teyze, sen ve Hüseyin amcam bana analık babalık ettiniz. Ben hayatınızda hep var olacağım. Bana ihtiyacınız olduğu anda bir telefonunuz yeter. İki elim kanda olsa koşar gelirim. Her zaman da beklerim sizi. Hakkınızı helal edin ne olur, diye ellerini öpmüştü. İlk geldiği zaman Hüseyin Beyin dükkanından aldığı eşyaları geri verdi. Zaten kendisine ait giyeceklerinden başka bir şeyi yoktu. Firuze hanımın gönderdiği arabaya kolaylıkla sığmışlardı. Köşke geldikleri zaman kendilerini köşkün emektarı Turgut efendi karşıladı. Yuvarlak yüzlü, sevimli bir adamdı. Elli beş, altmış yaşlarındaydı ama yaşına göre çok dinçti. Yirmi yaşındayken girmişti Halil Rıfkı beyle Firuze hanımın yanına. O gün bu gündür onların yanında çalışıyordu. Feryal'i büyük bir sevinçle karşıladı: - Küçük hanım, hanımefendi sizin için bir ev hazırlattı. Sanıyorum her türlü ihtiyacınızı bulacaksınız. Eğer bir emriniz olursa dahili telefondan 12'yi tuşlayın, hemen gelirim. Hanımefendi siz ve çocukları akşam yemeğine köşke bekliyor. Yemek saat yedide. Her zaman sekizde yer kendisi ama çocuklar için bu saatin geç olacağını düşündü. Yemek için özel bir isteğiniz varsa emredin. Hemen hazırlatırım. DEVAMI YARIN