Bahar telefonda ağlamaklıydı: - Ne yani şimdi sen eşya mı taşıyorsun? Nejat yumuşak bir sesle karısını teselli etmeye çalıştı: - İş iştir hayatım, bunda bir şey yok. Zaten bir ay. Buradan alacağım para işime çok yarayacak. Ben hayatımdan memnunum. Bir ay sonra İstanbul'a geleceğim, beni askere sen uğurlayacaksın. Az kaldı. Bahar içini çekti: - Babamın bunu yaptığına inanmıyorum. Bu nasıl bir hırstır anlayamıyorum. Zaten evin de tadı tuzu yok. Bu konu hiç açılmıyor. Seni sanki yok farz ediyorlar. Ne anneme inanabiliyorum ne de babama... Nejat gülümsedi: - Bunların olacağını biliyorduk canım. Sıkma canını, zaman her şeyi halledecek inan bana. Vedalaşıp kapattılar telefonu. Bahar ahizeyi yerine koyduktan sonra birkaç saniye düşündü. Özlemişti kocasını. İçindeki sevgi karşılaşacağı bütün güçlükleri yenebilecek kuvvetteydi. Salona girdi. Kamuran Hanım koltukta oturmuş tırnaklarına oje sürüyordu. Başını kaldırmadan sordu: - O mu aradı? Bahar irkildi. Fısıltı gibi bir sesle: - Evet. Kamuran Hanımın kaşları çatıldı: - Bunu nasıl yaparsın hâlâ bir anlam veremiyorum Bahar! Hayatını mahvettin, hâlbuki ben de baban da senin için ne aydınlık bir gelecek düşünüyorduk. Bahar sinirlenmişti. Başını kaldırdı ve sert bir sesle haykırdı adeta: - Sizin aydınlık dediğiniz gelecek benim fikrimi almadan benim hayatımı yönlendirmek değil mi? Ömrümün sonuna kadar birlikte yaşayacağım insanı seçme hakkım olduğuna inanıyorum ben. Sizin kriterlerinizle karşıma getireceğiniz insanla mutlu olacağıma ne kadar garanti verebiliyorsunuz? Ben sizin asalet anlayışınıza katılmıyorum. Benim kocam sizin asil dediğiniz insanlardan çok daha üstün. Onu seviyorum ve buna engel olmanıza izin vermeyeceğim. Onu tanımak gibi bir arzunuz bile olmadı. Sadece duygularınız, nefretinizle karar veriyorsunuz. Bu kadar önyargılı olunmaz! Kamuran Hanım ters ters baktı kızına: - Annenle konuşuyorsun unutma: - Annem babam olmanız beni köle durumuna getirmenizi gerektirmez anne! Bana bir köle muamelesi yapmayın. Buna müsaade edemem! DEVAMI YARIN