Bir süre konuşmadılar. Neden sonra Mübeccel Hanım sordu: - Ailesinden hiç haber yok değil mi Necla? - Yok teyze. Hüseyin hapiste sanırım hâlâ. On altı yıl yemişti. Ama geçen seneki afla çıktı mı çıkmadı mı bilemiyorum. Hasan zaten o zaman karıştı kayıplara. Davut ise yeni karısıyla mutluydu ben bıraktığımda. Genç bir kadın aldı. Son duyduğum habere göre kadın bütün malı mülkü kendi üzerine geçirtmiş. Zaten fazla bir şeyi yoktu. Eskiden çok zenginlermiş ama Davut'un cehaleti hepsini yok etmiş. Onun derdini Zübeyde çekmişti. Kahrını o yaşadı. Sefasını başkaları sürdü. Elini kaldırdı "boş verin" der gibi: - Amaaan, Aliye kurtuldu ya... Bak pırıl pırıl bir kız oldu işte. *** Atatürk Orman Çiftliğinin içindeki çay bahçelerinden birinin en kenardaki masasında oturuyorlardı Aliye ve arkadaşları. Ahu her zamanki sevimliliği ile durmadan espriler yapıyor hem Aliye'yi hem de Barış'ı gülmekten kırıp geçiriyordu. Aliye okuldan eve telefon edip biraz gecikeceğini haber vermişti evdekilere. Çaylar geldiği zaman gülmekten yaşaran gözlerini siliyordu: - Ne olur sus Ahu! Öleceğim şimdi... Ahu gelişigüzel konularda espriler yapmaya devam ediyordu. Barış dayanamadı: - Bu kız adamın hayatını güllük gülistanlık eder yahu! Ahu kaşlarını kaldırdı ve bağırdı: - Aaa, şuna da bakın? Ben bahçıvan mıyım be? Tekrar kahkahalar patladı. Ahu yüzünü buruşturdu şakadan. Barış eğildi Ahu'ya doğru: - Sen bahçıvan güzelisin... Aliye lafa karıştı: - Bırakın dalga geçmeyi de, ceza hukukundan ne yapacağız? İmtihan haftaya... Barış atıldı: - Birlikte çalışalım derim. Bize gelebilirseniz ev müsait. Oturup bir güzel çalışırız. Üç kişi karşılıklı daha verimli olur sanıyorum. Ahu omuzlarını kaldırdı: - Bana uyar. Ben gelirim. Hafta sonunda bence kapanalım ve şu işi bitirelim çocuklar. Aliye biraz tedirgindi. Barış'a döndü: - Sen davet ediyorsun ama bakalım senin ailen müsait mi? Belki insanların hafta sonuna ait planları vardır, ne bileyim misafirleri gelecektir falan... Barış hayranlıkla baktı genç kızın yüzüne: - Yok Aliye, ev iki katlı, dubleks. Bizimkilerin hafta sonunda bir planları yok, biliyorum. Müsait yani... Aliye ciddi bir şekilde cevap verdi delikanlıya: - Yine de ailene sor bence. Rahatsızlık vermek istemeyiz. Ben de eve sormak zorundayım. Necla ablam ne der bilmiyorum. Teyzelerimin pek âdeti değildir beni başka yerlere yollamak. Ahu hemen atıldı: - Ah ben o pamuk teyzelere bayılıyorum. Öyle tatlılar ki... Ne kadar kültürlü ve asil insanlar onlar öyle, ne güzel sohbetleri var. Barış da takdirle başını salladı: - Gerçekten çok hanımefendi her ikisi de. Aliye'den belli zaten. Ahu muzipçe gülümsedi: - Oy, oy, oy... iltifatlar dolaylı yollardan yağıyor Aliye Hanım. Aliye utangaç bir şekilde gülümsedi: - Teşekkür ederim Barış. Sağ ol! Neşe içinde sohbetlerine devam ettiler. Akşama doğru kalkıp üçü de evlerine doğru yola çıktılar. > DEVAMI YARIN