Ceyda ayağa kalkmıştı. Kararlı bir şekilde gözlerinin içine baktı genç adamın: - Ayağını denk al, benden bu kadar. Biz senin tanıdığın, kafanda yaşattığın gibi kızlar değiliz. Senin samimiyetine inanıp yaklaşımını kabul etti ablam. Ama onu hırpalama. Bu sözlerden sonra cevap beklemeden ayrıldı masadan. Yarım saat bile sürmemişti konuşmaları. Genç adamın şaşkınlığı, bocalaması kuşkularında ne kadar haklı olduğunu ispatlamıştı. Eda ile karar verdikleri gibi hiçbir şey söylemeden biraz daha beklemelerinin uygun olacağına inanıyordu. - Bekleyip göreceğiz Emre bey... O kadar kolay değil insanları kullanmak... *** Kaan kapıdan sinirli bir şekilde giren Emre'ye hayretle baktı: - Hayırdır hocam? Bir şey mi oldu? Emre kabanını fırlatıp attı: - Yok yahu! Sinirlerim bozuldu. Benim kızın kardeşiyle konuştum şimdi. Abuk sabuk konuştu. Başıma bela aldım yahu... Attığım adımı biliyorlar, bu ne yapışık insanlar? Beni sahiplenmişler kendi kendilerine. Vay ben kızlarla geziyormuşum, vay ben ablasına sahtekârlık yapıyormuşum, yok kıl, yok yün, yok tüy... Kaan dikkatle dinliyordu ev arkadaşını. Meseleyi anlamıştı. Arkasına yaslandı: - Haklı değiller mi sence? Kızla ne niyetlerle arkadaşlık ettiğini ben biliyorum. Kendi kendine itiraf et bir kere, ne yapmak istiyorsun? Bu kız anladığım kadarıyla çok fazla hayatı bilmeyen, ufku çok geniş olmayan, hayattan belirli beklentileri olan bir kız. Emre omuzunu silkti: - Ben böyle bir kızla evlenecek değilim herhalde... Kaan ayağa kalktı: - O zaman, evleneceğim vaadiyle oyalaman sahtekârlık olmuyor mu Emre? Genç adam öfkeli bir şekilde baktı arkadaşına: - Sen de onların ağzıyla konuşuyorsun. Biraz eğleniyoruz şurda... Başını iki yana salladı Kaan. Bu zihniyeti anlayamadığını düşünüyordu. Cevap vermedi. Kitaplarını toplamaya başladı. Emre ise kendi haklılığını ispat etmek istercesine konuşmaya devam ediyordu: - Ben evlilik lafı falan etmedim, kendi kendine bu işi çıkardı. Ben kimseye ne bir söz verdim, ne bir şey yaptım. Kendiliğinden gelip evlenmezsek görüşemeyiz dedi bana. Kaan alaycı bir şekilde güldü: - Sen ne dedin peki? - Ben... şey... ben... Kaan bir kahkaha attı: - Sus hocam... Konuştukça batıyorsun. Bence sen vaktini başka şeylerle geçir. Yazıktır, günahtır... Durakladı, derin bir nefes alıp devam etti: - Bu aralar okulu da boşladın. İmtihanların var, çalışmıyorsun. Kaptırdın kendini gezip tozmaya. - Annem gibi konuşmaya başlama sen de şimdi... Kaan hafifçe gülümsedi: - Haftaya annemle babam geliyor. Midemiz biraz bayram edecek demektir. Emre mutfağa girdi, dolaptan bir şeyler atıştırmaya başladı. Biraz önceki siniri geçmiş gibiydi. Bir şarkı mırıldanmaya başladı. Elinde kocaman bir elmayla çıktı dışarıya: - Annene börek yaptıralım. Ne kadar kalacaklar? - Herhalde bir hafta falan... İki genç birbirlerinden çok farklı yapıdaydılar. Kaan televizyonun karşısına geçti. Aklı Eda'daydı... DEVAMI YARIN