İki kadın Aliye'yi okula bıraktıktan sonra ağır ağır yürüyerek eve döndüler. Yoldaki marketten birkaç parça alış veriş yaptılar. Evin kapısına anahtarı soktukları sırada içeriden çalan telefon sesini duydular. Müşerref hanım aceleyle açtı kapıyı, çantasını portmantoya bırakarak içeri koştu. Ahizeyi kaldırdı. Nefes nefeseydi. - Anne, ben Necla... - Ah, Necla kızım, nasılsın? Necla Öğretmenin sesi durgundu. - Ben iyiyim anne. Aliye gitti mi okula? Gülümsedi Müşerref Hanım. Mutlu bir sesle cevap verdi: - Şimdi götürdük, töreni izledik, pek güzeldi Necla. Gözleri ışıl ışıldı. - Yavrum... Hakkında hayırlısı. Anne burada kötü şeyler oldu. Aliye'ye söylememiz ne kadar doğru bilmiyorum ama... Müşerref Hanımın kaşları çatıldı: - Ne oldu Necla? - Zübeyde Hanım... Aliye'nin annesi dün akşam vefat etti anne. Yaşlı kadın tiz bir çığlık attı. Mübeccel Hanım telaşla koştu kardeşinin yanına: - Ne oldu Mübeccel? Ne oldu? Yaşlı kadın ağlayarak cevap verdi: - Aliye'nin annesi ölmüş abla... Bir sessizlik oldu. Mübeccel Hanım almıştı telefonu. Necla öğretmen geri kalan olayları anlatıyordu. Mübeccel Hanım dikkatle dinledi hepsini. Gözlerini hâlâ ağlayan kardeşinden ayırmadan başını salladı: - Peki Necla kızım. Biz Aliye'yle ilgileniriz, sen merak etme. Söyleyip söylememek konusunda biraz düşünelim. Sen de üzme kendini. Haydi sağlığına iyi bak. Telefonu kapattı. İki kadın çaresizce birbirlerine baktılar. Kelimeler tükenmişti sanki. *** Davut sabit bir şekilde bakıyordu oturduğu yerden. Zübeyde'nin ölüm haberini duyduğu andan beri hiç konuşmamıştı. Evin içi köylülerle doluydu. Baş sağlığı için gelenler oturma odasına doluşmuşlardı. Komşu kadınlar ağlaşıyorlar, erkekler ise inanamadıkları bu acı haber karşısında sessiz oturuyorlardı. Köyün imamı ise dua ediyordu. Öğretmen Necla Hanım gözyaşlarını tutamıyordu olayın olduğu andan beri. Çok ağlamıştı. Köylü kadınlar kendi aralarında konuşuyorlardı: - Allah mekanını cennet etsin, ne iyi kadındı Zübeyde... Ne sessiz, ne fedakâr kadındı. Kaldıramadı. Bunca darbeyi yüklenemedi. Önce kızı, ardından oğulları... Yazık oldu kadına, çok yazık oldu. Necla Hanım içini çekti. Doğru söylüyorlardı. Gerçekten Zübeyde'nin duygu dolu yüreği dayanamamıştı bunca acıya. Bir anda darmadağınık olmuştu kadın. Cenazenin defni sırasında Davut'a yaklaşmış ve baş sağlığı dilemişti. Davut boş gözlerle bakmıştı uzun uzun öğretmenin yüzüne. Necla: - Başın sağ olsun Davut Efendi... Diyecek bir şey yok diye mırıldanmıştı. Hiç cevap vermemişti adam. Gözleri kısılmıştı bir ara. Sonra başını çevirmişti. Hiç konuşmuyordu zaten... DEVAMI YARIN