Boşanma davasının görüleceği günü sabahı Alev erkenden kalkmıştı. Anne ve babası henüz uyuyorlardı. Salona gelip camın kenarına oturmuş, yaşadıklarının hesaplaşmasını yapıyordu kendisiyle. Muhittin Beyin oturduğu ev Bostancı'da güzel bir apartman dairesiydi. Salondan muhteşem bir deniz manzarası görülüyordu. Alev cam kenarında gelip geçen şileplere, şehir hatları vapurlarına ve motorlara bakarken geçmişe dönük ne varsa silip atmaya çalışıyordu beyninden. Eli karnının üzerinde dolaştı bir an: "Ben ne kadar kaçmaya çalışırsam çalışayım karnımdaki bu can bana asla unutturmayacak yaşadıklarımı. Sana bütün bunların hesabını nasıl vereceğim yavrum ben?.." diye söylendi. Gözleri dolmuştu. Yaşadığı büyük travmanın etkisiyle olacak her dakika, olur olmaz şeye ağlıyordu. Arkasında bir ayak sesi duydu. Muhittin Bey Kalkmıştı: - Alev, güzel kızım benim, ne yapıyorsun burada? Genç kadın gülümsedi: - Oturuyorum baba... Bugün hayırlısı ile bitecek her şey. Ben de mahkemeye geleceğim baba. Bu ayrılığı hiçbir bilinmeyeni kalmadan tamamlamak istiyorum. Yarından sonra bu konuda doğacak yavruma anlatacağım şeylerde her şeyin açık olmasını isterim. Muhittin Bey kızının karşısına oturmuştu. Kaşlarını kaldırdı: - Kaldırabilecek misin kızım? Selami senin gelmene gerek olmadığını söyledi. Zaten bir celselik olay bu. Uzamayacağına yüzde yüz garanti veriyor. Alev iki yana salladı başını: - Gelmek istiyorum baba. Bir perdeyi kapatıyorum. Bunun için kaçmama gerek yok. İyiyim ben. Turgay benim ağzımdan duymalı kesin sözleri. Onu tanıyorum. Eğer gelmezsem kendine bahaneler uyduracaktır. Sizin zorladığınızı söyleyecektir. Ona bahane çok biliyorsun! Muhittin Bey başını salladı: - İşte bunda haklısın. Zorla ayırdılar bizi der bu adam. Eğer kendini o kuvvette hissediyorsan gel kızım. Kahvaltını yap o zaman. Mahkeme dokuzda. Leman Hanım da kalkmıştı. Çok geçmeden kahvaltıyı hazırladı. Alev bir iki lokma bir şey yiyip odasına geçti. Az sonra salon kapısında göründü. Siyah bir etek ve açık mavi bir bluz giymişti. Oldukça solgun görünüyordu; ama yine çok güzeldi. Hafif kalkık burnu, biçimli dudakları, simsiyah gözleri ve uzun kirpikleriyle çok alımlı ve hoştu. Yanağındaki morluk artık sarı bir renk almıştı ve dudağının üst tarafında büyük sayılabilecek bir yara kabuk bağlamıştı. Sibel'in evindeki saldırıda yediği tokadın bıraktığı izdi bu yara. - Hazırım ben baba, çıkalım artık... Muhittin Bey sevgiyle baktı kızına. Leman Hanım ise çoktan duaya başlamıştı bile... DEVAMI YARIN