"Biraz sakinleş prensesim!"

A -
A +

Şükrü Bey sofradan kalkar kalkmaz Havana'dan özel olarak getirttiği purolardan birini yakarak oturma grubuna doğru yöneldi ve televizyonu açtı. Koltuklardan birine oturup ayaklarını sehpanın üzerine uzattıktan sonra gürültüyle boğazını temizledi. Her akşam yemeği biraz fazla kaçırıyor, arkasından da bir müddet rahatsız oluyordu. Naşide Hanım kızıyla birlikte sofrada kalmıştı. Betül durgundu ve sinirli hareketlerle meyve yiyordu. Naşide Hanım yan gözle ona baktı: - Biraz sakinleş prensesim, kötü şeyler yaşadın... Haklısın ama kendini toparla, bak rengin sapsarı oldu... Betül ağlamak üzere olduğunu hissederek cevap vermedi annesine. Naşide Hanım biraz daha yaklaştı kızına: - Konuşalım mı bebeğim? İster misin annenle dertleşmeyi? Bu sözler üzerine daha fazla tutamadı kendisini genç kadın. Elindeki meyve bıçağını sert bir hareketle sofraya bırakarak elleriyle yüzünü kapatıp hıçkırarak ağlamaya başladı. Naşide Hanım da Şükrü Bey de şaşırıp kalmışlardı. - Ne oldu kızım? Neden ağlıyorsun? Şükrü Bey de fırlayıp yanlarına gelmişti. Kızının yanına oturup elini tuttu: - Prensesim ağlama... Seni böyle üzen kim olursa olsun bunun acısını ondan çıkartırım ben. Yeter ki sen iyi ol. Baban arkanda oldukça kimse seni üzemez, sana zarar veremez... Betül daha da fazla ağlamaya başlamıştı. Naşide Hanım dayanamadı: - Bu çocuk seni hep üzecek demek ki kızım, gel bu bebekten kurtulalım, ne dersin, hayatındaki bu dönemi yaşamamış farz edersin kendini, her şeye yeniden başlarsın... Betül isyankâr bir tavırla fırladı ve haykırdı: - Hayır, bir daha sakın böyle bir şey söylemeyin. O benim bebeğim, benim yavrum. Kimse onu elimden alamaz... Şükrü Bey kızının bir depresyon geçirdiğini fark ediyordu. Karısına sert bir şekilde çıkıştı: - Saçmalama Naşide, tabii ki o bebek doğacak benim imparatorluğumun veliahdı olacak o... Kızım da toparlayacak kendisini. O adam bir daha değil kızımın yanına, torunumun yanına, bizim yaşadığımız yere bile yaklaşamayacak. Hiç merak etmeyin siz... Sonra gülümsedi: - Sizi önümüzdeki hafta Fransa'ya göndereceğim, alışveriş edersiniz, gezersiniz. Rezervasyonlarınızı yaptırdım. Her şey hazır. Siz hazır olduğunuz anda biletleriniz gelecek. Kim bilir bakarsınız üç beş gün sonra ben de katılırım size. Kızına döndü gülümseyerek: - Sana açık hesap vereceğim, dilediğini al, dilediğini yap kızım. Benim her şeyim senin için... Bir de bundan sonra torunum için... Betül gülümsemekle yetindi. Yemekten kalktıktan sonra uyumak istediğini söyleyerek odasına çekildi. Hâlâ göz pınarlarından yaşlar süzülüyor, ama bunun nedenini kendisi de bilmiyordu. Murat'a karşı ne denli haksız davrandığının hesabını yapmak istemiyor ama bilinçaltı bütün gerçekleri tüm çıplaklığıyla yaşıyordu. Artık bütün korkusu evladını kaybetmekti. Beynini onun sadece kendisine ait olduğuna inandırmıştı... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.