Şeref salatanın yağını koyup masaya götürdü. Balıkları da nar gibi kızartmıştı. Ekmekleri dildi. Cebindeki son parayı çıkartıp kızına seslendi: - Yasemin, haydi kızım, bakkaldan bir büyük şişe gazoz al, oradan annene seslen. Babam sana sürpriz hazırlamış anne, seni bekliyor de. Beraber gelin kızım. Küçük kız koşarak çıktı evden. Şeref içindeki huzursuzluğu atamıyordu. Diken üzerinde hissediyordu kendisini. Karısının beklentilerinin çok fazla olduğunun farkındaydı ama gücünün yetebildiği bu kadardı genç adamın. Onun arzularına cevap veremediği için de zaman zaman kendisini suçladığı bile olmuştu. Biraz anlayışı da karısından beklediği doğruydu. Evlilik iyi günde, kötü günde, varlıkta, yoklukta, hastalıkta, sağlıkta eşlerin birbirlerine vereceği dayanışma değil miydi? Karısını seviyordu. Onun aşağılamalarına, kendisini küçük görmesine katlanıyordu bu sevgi yüzünden... Bütün dünyadaki en mühim varlığı ise kızıydı... Balıkların kokusu eve yayılmıştı. Karnının acıkmış olduğunu hissetti. Pencerenin önünde karısını ve kızını beklerken kendi kendine düşündü: "İnsanoğlu ne garip yaratık. Derdin bini de aşsa yine de bu makineyi çalıştırmak için bakmak zorundasın. Öleceğim zannediyorsun yaşadıkların karşısında. Ama vücudun ölmeyeceğim diye direniyor. Karnın acıkıyor, uykun geliyor. Su istiyorsun..." Bu sırada kapının açıldığını duyarak koştu. Yasemin elinde gazoz şişesi ile gelmişti. - Annene söyledin mi kızım? - Söyledim baba... Yemek yiyormuş, şimdi gelemem dedi. Buz gibi oldu Şeref. Bütün heyecanı kaybolmuştu. Öfke heyecanın yerini almaya başlamıştı yavaş yavaş. - Demek yemek yiyormuş ha? Diye söylendi kendi kendine. Beni bırak burada evladın var be kadın! Küçücük bir yavrucak var. Onun karnını doyurmak da mı aklına gelmiyor senin. Kendin keyfindesin... Ani bir kararla fırladı yerinden. Yasemin korku dolu gözlerle bakıyordu babasına. - Babacığım, ne olur kötü bir şey yapma... Ne olur babacığım, çok korkuyorum. Toparlandı Şeref. Kaşları çatıktı. Yalancı bir gülümseme ile baktı kızına: - Tamam yavrum, bir şey yapar mıyım hiç. Ben gidip çağırayım anneni bakayım. Sen otur, bekle mis kokulu kızım benim. Hemen sokağa attı kendini. Temiz havaya ihtiyacı vardı. Uzun uzun nefes aldı. Ciğerlerini doldurdu. Sonra sakin olmaya çalışarak yürüdü Seval'in evine doğru. Kapıyı çalmadan önce dua etti: - Allah'ım bana sabır ve sakin olma gücü ver. Zile bastı. Biraz sonra pencereden Seval'in kafası göründü: - Şeref, sen misin? - Evet bacım. Sena'ya söylesen de eve gelse hemen. Bekliyorum burada. Kadın hiçbir şey söylemeden içeri girdi. Az sonra sokak kapısı açıldı ve beş karış suratıyla Sena gözüktü. Şeref kadına teşekkür edip iyi akşamlar dileyerek karısının arkasından sessizce yürümeye başladı. DEVAMI YARIN