Murat ve Yasemin o günden sonra sık sık bir araya gelmeye başladılar. Ya okulda görüşüyorlar, ya da okuldan sonra birlikte gidip bir yerlerde oturuyorlardı. Birbirlerini tanımaya çalışıyorlar, bu süreç içinde her ikisi de gittikçe artan duygular içinde yakınlaşıyorlardı. Artık senli benli konuşuyorlar, çok derin olmasa bile birbirlerinin nelerden hoşlandıklarını, nelerden hoşlanmadıklarını biliyorlardı. Murat elindeki ders kitaplarını karıştırıyor, o günkü dersler hakkında bir şeyler anlatıyordu. Yasemin bir ara elini kaldırdı: - Yoruldum Murat, ne olur derslerden bahsetmeyelim. Genç adam arkasına yaslandı: - Tamam, nasıl istersen! Neden bahsedelim o zaman? Omuzlarını kaldırdı Yasemin: - Ne bileyim, Dalaman'dan bahset bana! Nasıl bir yer? Neler yapıyorsun orada? Murat derin bir nefes aldı: - Dalaman dünyanın en sevimli yeri bana göre. Dedemden kalma bir evimiz var. Bahçe içinde. Annem bahçeye domates, salatalık, biber, patlıcan eker. Yazın sebzelerimizi kendi bahçemizden karşılarız. Annem, teyzem ve ben birlikte yaşar gideriz işte. Ama teyzem öz teyzem değil. Bir gün kendiliğinden çıkıp geldi. Hayatımıza girdi. İyi ki de girmiş, öyle tatlı zamanlarımız geçti ki beraber. Ama hasta kendisi. Beyninde habis bir tümör var. Bu yüzden gün geçtikçe kötüye gidiyor. Çok hoş bir kadındı geldiği zaman, hatırlıyorum. Biliyor musun gözleri aynı senin gözlerin gibi yemyeşil. O kadar benziyor ki bakışlarınız! Hani sana ilk tanıştığımızda hiç yabancı gelmiyorsun demiştim. Gözleriniz aynı... Ama onun o yemyeşil gözleri artık görmüyor. Yürüyemiyor doğru dürüst, konuşamıyor da. Hâlbuki daha genç sayılır. Doktorlar bu kadar yaşamasının, Allah'ın bir lütfu olduğunu söylüyorlar. Yasemin etkilenmişti anlatılanlardan. Yüzünü buruşturdu: - Yazık! Zavallı kadın! Kimsesi yok mu? Murat garip bir gülümseme ile başını eğdi: - Biliyor musun, hayatı hakkında hiçbir şey bilmiyorum. O yönü hep gizli kaldı benim için. Annem mutlaka biliyordur, çünkü çok yakınlar. İkisi hayatlarını paylaştılar bunca sene. Kardeşten yakın oldular. Garip bir kadındır Serpil Teyzem. Onu sorgusuzca kabul ettik hayatımıza. Bir gün tanırsın sen de annemi de teyzemi de. Yasemin düşünceli bir şekilde başını salladı: - İnşallah Murat. Ama teyzeni tanımak isterim. Anlattıkların çok ilgimi çekti. - Haklısın, çekmeyecek gibi değil. Ama artık çok fazla zamanı kalmadı. Annem telefonda doktorun her an her şey olabilir dediğini söyledi. Yasemin dudaklarını ısırdı. Gerçekten yürekten üzülmüştü duyduklarına... DEVAMI YARIN