Sena kocası evden gider gitmez hemen odasına koşup gardırobunu açtı. İçinden en yeni elbisesini seçip aceleyle giyindi. Saçlarını bir toka ile arkasından tutturdu. İri gözlerini kalemle boyayarak daha belirginleştirdi. Hafif bir ruj sürdü. Bir adım geri çekilip aynadaki aksine baktı. Gerçekten güzel bir kadındı. Minik, yüzüne çok yakışan bir burnu, hafif çıkık elmacık kemikleri ile biçimli hatları, gören herkesin tartışmasızca güzel diye nitelendirebileceği bir görünüm arz ediyordu. Çantasını alıp dışarı çıktı. Yasemin elinde babasının aldığı hikaye kitabı ile kanepede oturuyordu. - Benim işim var. Sen yemeklerini yersin. Sakın sokağa falan çıkayım deme. Küçük kız korkuyla salladı başını: - Peki anne. Babam gelirse ne diyeyim? Durakladı Sena. Yüzünü ekşitti: - Ben gelirim o gelmeden. Gelirse de şimdi gelecek dersin. Başka bir şey konuşmadan fırladı dışarıya. Kapıdan adımını attığı anda kendisini rahat hissediyordu. Hızla yürümeye başladı. Bunalıyordu evin içinde. Yemek yapmak, ev temizlemek, çocuk bakmak, çamaşır yıkamak ona göre değildi. Boğazına bir el sarılıyormuş gibi hissediyor, çıldıracak gibi oluyordu. Cüzdanında Şeref'in bıraktığı paralardan gizli gizli biriktirdikleri vardı. Fazla bir şey değildi ama yine de ona yeterli olabilirdi bugün için. "Daha fazla sıkışırsam bileziğimi satarım!" diye düşünüyordu. Annesinin evlenirken taktığı bileziği en zor zamanlarda bile kocasına vermemiş, bucak bucak saklamıştı. Hoş, Şeref de bir gün olsun böyle bir istekte bulunmamıştı. Durağa doğru yürüdü. Bugün gönlünce gezip dolaşacaktı. Otobüsü beklerken gün hakkında planlar yapıyor, heyecanlanıyordu. Otobüsle şehir merkezine gitti. Orada vitrinleri dolaştı. Okullar kapanmış, yaz başlamıştı artık. Bu mevsimde Antalya turist dolardı. Lüks otellerin olduğu Mermerli semtine geldiği zaman altı yedi otobüslük turist kafilesini görünce sevindi. Yürüyüşünü biraz daha abartarak otellerden birinin lobisine girdi. Kafeteryasına doğru ilerledi. Cam kenarındaki masalardan birine oturdu. Biraz sonra yanına gelen garsona bir kahve söyledi, bir paket de Amerikan sigarası ısmarladı. Burada böyle oturmak bile ayrı bir haz veriyordu genç kadına. Kahvesi ve sigarası gelince biraz mübalağalı bir şekilde sigarasını yaktı. Arada bir etrafına bakıyor, diğer masalarda oturan insanları inceliyordu. En dip masada oturan orta boylu, tıknaz, hafif toplu bir beyin kendisini süzdüğünü gördü. Şaşırdı. Başını hemen öteki tarafa çevirdi. Biraz sonra gözleri yeniden o tarafa kayınca adamın dudaklarında bir tebessüm ile hâlâ kendisini izlediğini fark ederek heyecanlandı. Göz göze geldiler. Adam yavaşça oturduğu yerden kalkıp onun bulunduğu masaya doğru ilerledi. > DEVAMI YARIN