Heyecan içinde zarfı aldı Şeref!

A -
A +

Şeref alnında biriken terleri elinin tersiyle silip kapıya geldi: - Gel Halil ağabey, buyur içeri. - Girmeyeyim Şeref. Müdür Bey gönderdi beni. Bu mektup sana. Tayinin çıkmış. Hayırlı olsun. Heyecan içinde zarfı aldı Şeref. Hemen açtı. On beş gün içinde İzmir'de Mal Müdürlüğünde hizmetli olarak işe başlaması gerektiğini bildiren tebligattı. Sevindi. Heyecanla teşekkür etti: - Sağ ol Halil ağabey. İzmir'e gidiyoruz hayırlısıyla. - Yahu nereden çıktı bu durup dururken İzmir. Yenge ne diyor bu işe? Kimsenin Sena'nın gittiğinden henüz haberi yoktu. Yutkundu Şeref. Yan gözle kızına baktı. Yasemin başını önüne eğmiş, dudakları titremeye başlamıştı. Hemen geçiştirdi genç adam: - O da hayırlısı diyor Halil ağabey. Görev görevdir. Orası, burası diye bir şey yok. - Haklısın aslanım. Ne diyelim, Allah yardımcınız olsun. Haydi kal sağlıkla... Adam gittikten sonra Şeref tebligatı bir kez daha okudu. İzmir güzel bir şehirdi. İklim olarak Antalya'ya benziyordu. Hemen yola çıkmak gerektiğini düşünerek kızına döndü: - Kimseye bir şey söyleme kızım. Toparlanır gideriz. Hayırlısıyla şu evin satışını da gerçekleştirelim. Yasemin sessizdi. "Evet" anlamında başını sallamakla yetindi. Küçücük yüreği yorgundu artık. Şeref ceketini alıp kapıya yöneldi. Gidip kalan işleri tamamlamayı düşünüyordu. *** İzmir son derece sıcak bir haziran sonu yaşıyordu. Kırk dereceyi geçen sıcaklık insanı bunaltıyor, özellikle öğlen saatlerinde sokakta tek tük insana rastlanıyordu. Otobüs terminale yanaştığı zaman da tam öğlen vaktiydi. Şeref ve Yasemin bagajdan eşyalarını aldıktan sonra etraflarına bakındılar: - İşte kızım İzmir burası. Antalya'ya benzemiyor ama burası da güzel bir şehir. Yasemin meraklı gözlerle süzüyordu çevreyi. - Antalya daha güzeldi baba! - Dur bakalım, daha bir yer görmedin etmedin. Nereden bildin Antalya'nın güzel olduğunu? Haydi şimdi gidelim karnımızı doyuralım güzelce. Aç açına olmaz hiçbir iş. Sana döner kebap ısmarlayayım. Ne dersin? Yanında da buz gibi ayran. Yasemin ses çıkarmadı. Kendi taşıyabileceği birkaç parça eşyayı yüklendi. Evlerini satmıştı Şeref. Ev değerine gitmemişti ama yine de acilen bulunan müşteri o kadar verecekti. Parada falan gözü yoktu adamın. Bir an önce oradan uzaklaşmak, Sena'yı hatırlatacak her şeyden kaçmak istiyordu. Kayınpederi ve kayınvalidesine de haber vermemişlerdi. Yasemin birkaç kez söylemişti anneannesini ve dedesini görmek istediğini ama Şeref kesin bir dille "hayır" demişti. İş yerindeki birkaç kişiden başka kimsenin haberi yoktu nereye gittiklerinden. Terminaldeki lokantalardan birine girip karınlarını doyurdular. Sonra şehir merkezine indiler. Basmane'deki ucuz otellerden birine yerleştiler. Hemen işe koyulması gerektiğini düşünüyordu Şeref. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.