Ertesi gün Pelin biraz uyudu... Her zamanki gibi erken kalkmadı. İyice dinlenmişti. Sabah kahvaltısından sonra odasına kapanıp işlerini tamamladı. Öğle yemeği için dışarı çıktığında Ahraz Ana ağıldan yeni gelmişti. Genç öğretmen onun elindeki süt dolu bakracı aldı hemen: - Anacığım sana sormadan misafir davet ettim ben bugün. Akşamüstü jandarma komutanı gelecek bir kahve içmeye. Mahzuru olmaz değil mi? Ahraz Kadın omuz silkti. Onun her zamanki haliydi bu. Pelin konuşmaya devam etti: - Doktormuş. Askerliğini yapıyor burada. İhsan Komutanın yerine gelmiş. Ben de ilk defa evvelsi gün gördüm. Çocukları doldurmuş askerî araca okula getirmiş. Dün de gelip aşı yaptılar. O zaman konuştuk ayaküstü. O da benim gibi uzun zamandır hasret herhalde şehirden konuşmaya... Güldü kendi kendine: - Ne varsa şehirde... Ben de kahve içmeye davet ettim. Ahraz Ana dinlemiyormuş gibi görünüyor, işine devam ediyordu. Sağdığı sütü kiloluk plastik kaplara boşaltıyordu. Mis gibi taze süt kokmuştu içerisi. Pelin devam etti: - Adı Murat... İyi bir insana benziyor. İşte o anda eğer Ahraz Ananın yüzüne bakıyor olsaydı heyecan ve korkuyla irkilirdi. Kadının yüzü geriliverdi bir anda. Yüzündeki derin çizgiler belirginleşti. Kaşları iyice çatıldı. Nefesini tutmuştu sanki. Bu ismin ona kötü, acı şeyler hatırlattığı belliydi. Ama Pelin Öğretmen ona bakmadığı için onun yaşadığı bu kargaşaya da şahit olamadı. Genç kız öğle yemeğinden sonra biraz daha çalışmak üzere odasına girdi. Ahraz Kadın ise odasında oturuyor, gözlerini yere dikmiş, ileri geri sallanarak dalgın bakıyordu. Öksürüğü giderek artmıştı. Son günlerde zayıflamıştı da... Murat ismi ona uzun yıllar öncesini hatırlatmıştı. Hiçbir zaman aklından çıkmayan, hiçbir an unutmadığı acılarını, en önemlisi tarifi mümkün olmayan o özlemi hatırlatmıştı. Yüzünü bile görmediği, kokusunu bile duymadığı yavrusunun adıydı Murat. Kim bilir nerede ve nasıl bir hayatın içindeydi. Ona hayalinde bir yüz yakıştıramıyordu. Onun için evladı hep bebekti. O şekilde bırakmıştı. Öyle kalmıştı. Uzun saatler boyunca yerinden hiç kımıldamadan oturdu. Ne zaman dışarıdan sesler duyulmaya başladı o zaman kaldırdı başını. Pelin de odasından çıkmıştı, heyecanlıydı: - Geldiler... Misafirimiz geldi Ahraz Ana... Yaşlı kadının yüzüne bakmadan kapıya atıldı, Murat güneş gözlüklerini çıkartarak girdi içeriye. Uzun boyu, haki jandarma komando üniforması ile çok yakışıklı görünüyordu. Tokalaştı Pelin'le. Sonra hâlâ dönüp yüzüne bakmayan Ahraz Ananın önünde durdu: - Ben asteğmen Murat, merhaba Ana... Ahraz Kadın gözlerini kaldırdı. O anda içine bir bıçak saplandı sanki. İrkilerek çevirdi başını!.. > DEVAMI YARIN