Seda kardeşi Ceyda'nın yardımıyla çıkabilmişti Emre ile buluşmak için. Annesine yalvararak ablasının okul çıkışına gelmesi için izin almıştı. Birlikte çarşıya çıkmak istediğini söylemiş, okul için gerekli bazı alışverişler yapacağı bahanesiyle koparabilmişti izni. Saliha hanım kuşkular içinde olmasına rağmen peki demek zorunda kalmıştı. Ama Seda evden çıkarken bin kere tembih etmişti iki saat içinde evde olmaları için. Rıfat bey gelmeden en az bir saat önce mutlaka geri dönmeleri gerekiyordu. Alelacele hazırlanıp fırlamıştı Seda. Ceyda akşamdan aramıştı Emre'yi. Mutlaka ablasının konuşmak istediğini iletmiş, saati ve yeri belirleyerek kapatmıştı telefonu... Koşar adımlarla gelmişti Seda buluşacağı kafeteryaya. Günlerdir düşündüğü her şeyi söylemiş olmanın rahatlığıyla genç adamın yüzüne baktı. Söylediğine göre üç hafta sonra anne ve babasına bu ilişkiden bahsedecek ve ailesinin rızasıyla bu işi resmileştirmek için harekete geçecekti. Seda bardağındaki son yudumu da içip gülümsedi: - Artık benim gitmem lâzım. Ceyda çıkmıştır okuldan... Sana her şeyi bütün açıklığıyla anlattım, bundan sonrası sana ait. Emre kayıtsız bir şekilde başını salladı: - Tamam, merak etme... Ben halledeceğim. Bir gün kapı çalınıp annemi babamı karşında görürsen sakın şaşırma, olur mu canım? Seda utangaç bir tebessümle başını salladı: - Bekleyeceğim, hoşça kal... Hızlı adımlarla çıktı kafeteryadan. Cadde boyunca oyalanmadan yürüdü. Kafasının içi bomboştu sanki. İçindeki her şeyi söylemişti genç adama. Kendisi bile nasıl bu kadar net ve açık konuştuğuna hayret ederek kardeşinin okulunun önüne geldi. Çok geçmeden paydos zili duyuldu. On dakika kadar sonra da Ceyda bir yığın halinde kapıdan boşalan öğrencilerin arasından sıyrılıp ablasının yanına geldi: - Ne oldu Seda abla? Konuştun mu? Seda başını salladı. Simsiyah saçlarını arkasında toplamış, gerilen yüzünde yeşil iri gözleri daha da belirginleşmişti. Biçimli dudakları tedirgin bir şekilde kıvrıldı: - Konuştum canım, sana çok teşekkür ederim. - Ne dedi peki? - Üç hafta sonra anne ve babası İstanbul'a gelecekmiş, o zaman her şeyi anlatacak, sanırım gelip isteyecekler, "annemi ve babamı bir gün karşında görürsen şaşırma" dedi. - Hiii, ne romantik... Desene oldu bu iş... Dalgın bir şekilde mırıldandı Seda: - Bilmiyorum Ceyda... İçimde tuhaf bir his var... - Aman saçmalama Seda abla... Ne hissiymiş bu? Çocuk söylemiş işte, istemese "kusura bakma Seda, ben evlenemem" derdi. Seda cevap vermedi. Emre'nin gözlerindeki lakayt tavır, yüzündeki alaycı tebessüm kuşkulandırıyordu onu... ??? Kaan çalışma masasına yayılmış, kendinden geçmiş bir halde ders çalışıyordu. İçeri giren Emre'yi farketmedi. Neden sonra onun seslenmesiyle kafasını kaldırdı gömüldüğü kitaplarından: - Bu ne oğlum, dünyayla ilişkini kesmişsin bakıyorum... - Ooo, geldiğini farketmedim. Hoş geldin. Dalmışım, neredeyse bitiriyorum konuyu. İyi çalıştım, mutlaka veririm bu imtihanı. - Haydi bakalım, bu gidişle sen üç sene sonra değil, seneye mezun olursun gibime geliyor! > DEVAMI YARIN