Eda omuz silkti. Kahvaltı masasına oturdu. Annesi kızgın bir sesle: - Öldürecek bu umursamazlığınız beni... Hale bak, hanım kalktı, çayını bekliyor şimdi, hizmetçi var ya burada! Oh, keyfiniz âlâ! Seda bu sözler üzerine çayı koydu. Saliha hanım çatık kaşlarla çıktı mutfaktan. Seda kardeşine fısıldadı: - Ömrümden ömür gitti senin yüzünden, neler çeviriyorsun bir bir anlatacaksın, yoksa anneme söylerim bak!.. ??? Rıfat bey paltosunu astıktan sonra kalfası İsmail'e dönerek: -Haydi aslanım, bir bardak çay kap da gel bana, diye seslendi... Kendisini yorgun hissediyordu. Gece rahatsız geçmişti. Kafası karısının söylediklerine takılmış, Seda'yı bir gencin isteyeceğini öğrenince nasıl tepki vereceğini bilememişti. Bu konuda tepki verdiği zaman karısının tedirgin bir şekilde hatırlattığı Şefika hanımın kızı örneğini yaşamaktan çekiniyordu. Sıkıntıyla soludu. Bu sırada İsmail çayını getirmişti. - Sağol aslanım, kendine de söyleseydin... - Ben içtim usta, teşekkür ederim... Gülümsedi cevap olarak yaşlı adam. Bütün hayatı boyunca evi, karısı ve kızları için çalışmış, dürüst bir hayat sürmüştü. Esnaf arasında saygın bir yeri vardı. Bu değerlerini yitirmemek için hayatına dikkat ediyor, ilişkilerinde dürüst, samimi ve sevecen olmaya gayret ediyordu. İnsan kalbi kırmaktan nefret ederdi. Verdiği sözde durur, mertliği, doğruluğu her şeyden önde tutardı. Kalfasına döndü: - Bak bakalım, Bekir dükkanı açmış mı? - Açtı usta, demin çay söylemeye giderken gördüm, o da seni sordu geldi mi diye... Rıfat bey yutkundu, bardağındaki son yudumu da içip kalktı yerinden: - Ben iki dakika Bekir'in dükkana gideceğim, gelen olursa çağırırsın... İsmail sevimli bir şekilde atıldı: - Tamam usta, merak etme sen... Rıfat bey ağır adımlarla çıktı dükkandan. İçinden esnaf komşusuna ne diyeceğini düşünüyor, bu kapıyı temelli kapatmayı gönlü istemiyordu. Bekir onun geldiğini görünce fırladı ayağa: - Rıfat usta, şeref verdin... - Estağfirullah Bekir. Rahatsız olma... - Hemen bir çay söyleyeyim ustam... Rıfat bey başını kaldırdı: - Yok aslanım, şimdi içtim... İnan, son yudumu kapının önünde yuttum. Sağol... - Aşkolsun be usta, insan buraya gelecekken çayını içip de mi gelir... Bir ıhlamur söyleyeyim bari... Rıfat bey boynunu büktü: - Eh madem ısrar ettin, söyle bakalım bir ıhlamur... Fazla uzatmadı konuyu Rıfat usta. Hemen girdi mevzuya: - Bekir, beni şereflendirdin teklifinle. Kızla konuştuk, pek hazır değil gibi şimdilik. Ama aklımdasın. Biraz müsaade et bize istersen. Biliyorsun bu işler ciddi işler. Kızın da razı olması lâzım. Bizim zamanımızdaki gibi öyle üstelemek de olmuyor. Biraz kendini hazır hissetmesi lâzım. Annesiyle konuştuk, o da kızın ağzını aradı, pek hevesli değil. Israr etmedik biz de. Kırılıp gücenmezsin inşallah? Bekir bir kahkaha attı: - Yok ustam, ne var gücenecek, bir kızı bin kişi ister, bir kişi alır demişler, bekleriz biz... > DEVAMI YARIN