"Kimin kimsen yok mu senin?"

A -
A +

Serpil oteldeki ilk gününü akşamüzerine kadar odasında geçirdi. Bütün bir gecenin uykusuzluğuna dayanamayan gözleri bir ara kendiliğinden kapandı. Öğleden sonra uyandığında bir an nerede olduğunu hatırlayamadı. Şaşkın bir şekilde etrafına bakındı birkaç saniyelik bu duraklamadan sonra gerçeklerin hepsi beyninde bir bir yerine oturmuştu. Yüreğinde sanki kocaman bir değirmen taşı varmış gibi ağırlık hissediyordu. Yavaşça kalktı yatağından. Valizindeki giysilerini dolaba yerleştirdi. Sonra bir duş aldı. Biraz olsun rahatlamıştı vücudu. İçi eziliyordu açlıktan. Bu duyguya hayret etti: "Ben bundan sonra bir şey yiyemem, bir şey içemem, uyku uyuyamam sanıyordum. Bu hayat ne garip böyle?" diye düşündü. Bundan sonra ne yapacağı hakkında bir karar vermek zorundaydı. Yanındaki parası hayatının ne kadarlık bölümünü karşılayabilecekti ki... "Bir iş bulmalıyım" diye geçirdi içinden. Odasından çıkıp lobiye indi. Resepsiyona yavaşça yaklaştı: - Dışarı çıkıyorum, anahtarı size mi bırakacağım? - İsterseniz bırakın. Her ihtimale karşı iyi olur tabii... Anahtarı teslim ederek dışarı çıktı. Sabahki serinlikten eser yoktu. Güneş yükseldiği saatler boyunca etkili olmuş ve havayı bunaltan bir sıcağa boğmuştu. Yavaş adımlarla cadde boyunca yürüdü. Nereye başvuracağını, kiminle konuşacağını bilmiyordu. Bir müddet başıboş bir şekilde gezindi. Otelin restoranında yemektense sokaktan ayaküstü bir şeyler atıştırmayı tercih etmişti. Karnını doyurduktan sonra bir çay bahçesine girdi. Bir yandan çayını yudumluyor bir yandan da düşünüyordu. Yanına gelen garsona çekinerek sordu: - Ben bir iş arıyorum, buralarda bildiğiniz bir yer var mı? Benim muhasebe bilgim vardır. Uzun yıllar bir şirkette çalıştım muhasebede. Garson şaşkın bir şekilde baktı genç kadının yüzüne. Hiç de söylediği gibi birine benzemiyordu. İlk görüşte onu tatile gelmiş bir kadın sanmıştı. - Ablacığım, ben bilemem, ama Huriye Abla belki bilir, çağırayım kendisini. Huriye Abla bu çay bahçesinin sahibidir. Onun Dalaman'da olan biten her şeyden haberi vardır. Biraz sonra oldukça kilolu, sevimli, yuvarlak yüzlü bir kadın geldi yanına. Teklifsizce bir sandalye çekip oturdu. Gözleri birbirine çok yakındı. Yanakları al aldı: - Bizim Metin'e bir şeyler söylemişsin hanım. İş falan gibi? Nedir mesele? Serpil bir işe ihtiyacı olduğunu anlattı. Dalaman'a yerleşmek istediğini, hayatını burada sürdürmek istediğini söyledi. Huriye Hanım kuşkulu gözlerle baktı: - Kimin kimsen yok mu senin hanım? Serpil gözlerini kıstı. Yüzüne bir bulut yayılmıştı bir anda. Usulca mırıldandı: - Kimsem yok, yapayalnızım ben!.. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.