Nutku tutulmuştu genç adamın!..

A -
A +

Yemek boyunca Seyfi bey ve Ragıp bey masaya damgalarını vurdular. İşten başka hiçbir şey konuşulmadı. Tamer ise sessizce tabağıyla meşguldü. Birbirinden özenle hazırlanmış sıcak ve soğuk yemekler gerçekten az bulunur lezzetteydi ve bu işi bilen birisi tarafından yapıldığı belliydi. Hülya ise zaman zaman Fidase hanım ile sohbet etti. Fidase hanım oğlu ile genç kızın arasında bir elektrik yaşanması için gözle görünür bir çaba sarf ediyor ve bu çevresindekiler tarafından da gözden kaçmıyordu. Kendi âleminde gibi görünen tek kişi Tamer'di ve dalgınlığı, düşünceli hali herkes tarafında fark ediliyordu. Gerçekten de yemekler bitip sıra tatlıya geldiği zaman Ragıp bey iş mevzusunu bir kenara bırakıp aniden soruverdi: - Tamer, çok sıkıntılı görünüyorsun, seni memnun edemedik galiba? Buz gibi bir hava esti sofrada. Seyfi öfkeli bir bakış fırlattı oğluna. Fidase hanım ise yemeğin başından beri gösterdiği çabaların sonuçsuz kalmasından dolayı büyük bir hayal kırıklığı ve umutsuzluğa uğramış bir halde içini çekti. Tamer durgunluğunun oluşturduğu olumsuz etkiyi fark etmiş olacak ki toparlanmaya çalıştı: - Rica ederim efendim, her şey mükemmeldi. Ben biraz yorgunum sadece. Kusura bakmayın lütfen. Seyfi bey sanki öfkesinin acısını çıkartmak istermiş gibi atıldı: - Benim oğlum kafasızlıklarının bedelini ödüyor Ragıp'cığım. Yaptığı yanlışlıkların cezasını çekiyor. Hayatının en güzel zamanlarını bedavaya harcamanın sonuçları. Tamer'in nutku tutulmuştu sanki. Aşağılandığını düşünüyordu. Kıpkırmızı olmuştu. O sırada masadan ani bir hareketle kalkan Hülya'nın sesi duyuldu: - Eğer izin verirseniz ben Tamer beye bahçeyi gezdirmek isterim. Yemek üzerine biraz serin hava ve yürüyüş sanırım iyi gelecektir. Ne dersiniz Tamer bey? Tamer minnetle baktı genç kıza: - Müteşekkir olurum Hülya hanım, sanırım temiz hava kendime gelmeme yardımcı olacaktır. İki genç birlikte çıktılar. Hülya muzip bir tavırla gülümsedi: - Kusura bakmayın, biraz emrivaki oldu ama... - Ben teşekkür ederim inanın, beni öyle zor bir durumdan kurtardınız ki... Birlikte yan yana yürümeye başladılar. Gerçekten özenle ve zevkle dizayn edilmiş çok güzel bir bahçede yürüyorlardı. İki tarafta çiçek tarhları rengarenk açılmış güllerle doluydu. Yol kenarında kırmızı, sarı, pembe küçük kır çiçekleri düzgün bir şekilde yolu sınırlandırıyordu. Bahçe tamamen çim kaplıydı. Hülya ellerini göğsünde kavuşturmuştu: - Sanıyorum daha başınızdan geçen tatsız hadisenin etkisini atamadınız... Tamer kendini rahat hissediyordu. Birileriyle dertleşmek arzusuyla başını kaldırdı: - Bilseniz, o kadar doluyum ki... Kolay değil kurulan bir yuvanın dağılıp parçalanması... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.