"Olanları senden duymak istiyorum"

A -
A +

Aliye kapıyı açınca karşısında rengi bembeyaz olmuş Barış'ı gördü. Şaşkınlıkla baktı genç adamın yüzüne. Heyecanlanmış, yüzü pençe pençe kızarmıştı bir anda. Usulca fısıldadı kenara çekilerek: - Hoş geldin Barış, gel içeri... Delikanlı bitkin görünüyordu. Hiçbir şey söylemeden içeri girdi. Salondakiler garip bir sessizlikle bakıyorlardı yüzüne. Neden sonra Necla Hanım toparlandı: - Hoş geldin oğlum. Gel bakalım. Barış yutkundu: - Kusura bakmayın, haber vermeden böyle apar topar geldim ama konuşmak istiyorum izin verirseniz Aliye'yle... Bazı şeyler var... Necla Hanım sakin bir şekilde gülümsedi: - Tabii oğlum, bizler de biliyoruz meseleyi. Siz konuşun burada. Biz de içeri geçiyorduk zaten. Mübeccel ve Müşerref Hanımlar da ayağa kalkarak salondan çıktılar. Aliye sessizdi. Kapının yanında ayakta duruyordu. Barış sinirli bir şekilde gözlerini halıya dikmişti. Aliye zoraki bir gülümseme ile sordu: - Nasılsın Barış? Bir şey içer misin? - Konuşmak istiyorum seninle. Olanları senden duymak istiyorum bir kere de... Aliye kendinden emin bir şekilde gelip onun karşısındaki koltuğa oturdu: - Evet, sanırım zamanı geldi artık. Derin bir nefes aldı: - Önce beni dinlemeni istiyorum. Biliyorsun seninle senelerdir arkadaşız. Ama bugüne kadar ben özel hayatımla ilgili en küçük bir şey anlatamadım. Bundan da çok hoşlanmıyorum. Bu benim yapım. Hayatımda çok uçta şeyler yaşanmamış dahi olsa tutumum bu olurdu yine de. Ama benim hayatımda insanı hayrete düşürecek şeyler de yaşandı. İki ağabeyim, annem ve babamla Toros yaylalarında bir köyde yaşıyordum. On iki yaşındayken babamın diretmesiyle evlendirilmeme karar verildi. Beni alacak adam altmış yaşını da geçmişti. ve annem buna karşı çıktı. Babamın şiddetine rağmen beni Necla ablam vasıtasıyla kaçırdı köyden. Ben okumak istiyordum. Necla ablam bizim köyde öğretmendi ve benim de öğretmenimdi. Böylece onun yardımıyla Ankara'ya, onun ailesinin yanına geldim. Beni onlar büyüttü. Benim arkamdan kıyamet kopmuş. Babam beni evlendireceği adamdan aldığı başlık parasını ödeyememiş. Münakaşa etmişler. Bu ağabeyim, yani Hüseyin Ağabeyim de benim tarafımı tutuyordu ama hiçbirisi sesini yükseltemiyordu o zaman babama karşı. Sonuçta o adamla çıkan münakaşada Hüseyin Ağabeyim elini kana bulamış ve adamı bıçaklamış. Sonra da kaçmış. O gün bugündür hiç kimse ondan haber alamamıştı. Büyük olan Hasan Ağabeyim ise sevdiği kızla birlikte kaçmış. Anam da bütün bunlara dayanamayarak kalp krizi geçirerek vefat etmiş. Babam ise yapayalnız kalınca aradan çok geçmeden yeniden evlenmiş. Bizleri silmiş atmış artık, eminim adımızı, varlığımızı bile unutmuştur... İşte benim hikâyem bu. Bunu bugün veya yarın gelip sana anlatacaktım. Bu şekilde değil, benden duymanı isterdim ama olmadı. Benim söyleyeceklerim bu kadar Barış. Gördüğün gibi bu hikâyeyi kabul edecek insanlar değilsiniz siz. O nedenle... Durdu. Sesinin titremesine engel olmaya çalışıyor ama başaramıyordu... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.