Ali Rıza arabasını park edip dükkana doğru yürüdü. Bir yandan kıpkırmızı olmuş suratını kocaman mendiliyle siliyor, fazla kiloları yüzünden sıcaktan daha çok etkileniyor, nefes almakta zorlanıyordu. Davut Ağa onun yaklaştığını görünce sıkıntıyla soludu, anlaşılmaz bir şeyler mırıldandı. Ali Rıza kaşları çatık bir şekilde selamladı Davut'u: - Selamün aleyküm Davut Ağa... Paramı almaya geldim. Bugün son artık, almadan şuradan şuraya gitmem bilmiş ol. Davut derin bir nefes aldı. Bir tabure çekti: - Gel, otur hele Ali Rıza... Bir gazoz açayım sana... - İstemem Davut Ağa... Paramı ver gideyim. - Yahu dur bir kere... Bir nefes al, konuşalım. Başını dükkana çevirdi: - Hüseyin, Hüseyin, hele bir gazoz aç Ali Rıza efendiye... Serin olsun. Hüseyin gazozu getirdi. İstemeye istemeye aldı Ali Rıza. Kısa sürede içip bitirdi. - Hah! Afiyet olsun.... Neden anlamak istemiyorsun, mal aldım parayla.... Ne bilirdim ben o sürtüğün böyle bir halt edeceğini... Arıyoruz fellik fellik. Nereye gitti, geberdi mi gebermedi mi onu da bilemiyoruz... Adana'ya da haber saldım. Gören, bilen duyan haberdar edecek. Ali Rıza dudak büktü: - Bulsan kızı ne olacak Davut Ağa... Bu saatten sonra alacak değilim ben onu... Çekmiş gitmiş, ne olup bittiğini bilen var mı? Namus meselesi bu. Ben kaçıp da geri gelen kadını alsam el âlem bana kahkahalarla güler. Bu saatten sonra kendime milleti güldürecek halim yok. Yatar o iş. Sen bana adam gibi paramı ver, çekip gideyim. Davut etrafına bakındı. Çaresizlikten terlemeye başlamıştı: - Yok işte Ali Rıza Efendi. Az müsaade et bize, toparlayalım verelim. Yatırdık sermayeye parayı diyorum anlamıyorsun. Canımı mı alacaksın? Ali Rıza ayağa fırladı: - Canından bana ne yahu! Ben paramı isterim. Paramı vermezsen dükkandaki malları alırım. Davut irkildi: - Yapma Ali Rıza... Malları alırsan biz ne yer ne içeriz? Bizi perişan etme... Ali Rıza tekrar mendiliyle sildi alnında biriken terleri: - Yahu ben ortaya çıkmadan ne yapıyordun? Ne kadar mal vardı dükkanında? Benden sonra ne kadar oldu? Benim paramla aldıklarını bana verirsin, bu iş de kapanır gider böylece... Davut başını iki yana salladı: - Olmaz ağam... Bana az müsaade et... Lafını bitiremedi. Ali Rıza ayağa kalkmıştı. - Yok Davut Ağa, anlaşılan seninle halledemeyeceğiz bu işi. Ben jandarmaya giderim. Mahkemelik oluruz bak. Bu parayı sana bırakmam ben. Bunun adı sahtekarlıktır. Aldatmaktır, dolandırıcılıktır. Davut irkildi. Hüseyin de kapının önüne çıkmıştı. Gençliğin verdiği heyecanla öfkesi belli oluyordu! DEVAMI YARIN