Turgut, Haydar ve Yaşar'ın ardından sessizce gidiyordu. Adamlar yeniden her zaman oturdukları kahveye gelmişler ve iki çay söyleyip baş başa konuşmaya dalmışlardı. Onlara yakın bir masaya oturup elindeki gazeteyi okumaya başladı. Yan gözle iki adamı kolluyor, onların en ufak bir hareketini bile gözden kaçırmıyordu. Yaklaşık iki buçuk saat kadar kahvede oturdular. Ondan sonra kalkıp dışarı çıktılar. Turgut da peşlerinden gitti. Birkaç sokak ötede iki adam ayrıldılar birbirlerinden. Yaşar ağır adımlarla evine doğru yürümeye başladı. Birkaç esnafla konuştuktan sonra evine girdi. Turgut dikkatle bulunduğu yeri gözledi. Köşedeki bakkala girdi: - Selamünaleyküm birader, kolay gelsin... İdris dikkatle baktı bu iyi giyimli yabancı adama: - Aleykümselam, buyurun... Turgut etrafına bakındı. Kimsenin olmadığına kanaat getirdikten sonra sordu: - Bir şey öğrenmek istiyorum arkadaşım. Şu yolun sonundaki gecekonduda oturan adam neyin nesidir? İdris kaşlarını çattı. Adamın gösterdiği yere baktı. - Yaşar mı? - Evet Yaşar. Nasıl bir adamdır bu? - Seni de mi dolandırdı? İşe yaramaz o adam beyim, işsiz güçsüz, aylağın etkidir. Zavallı karısı perişan. İki çocuğu var, biri üç aylık. Öteki beş altı yaşlarında. Ne evine bakar, ne çocuklarına. Bana borcu bin lirayı aştı. Hani merhametim olmasa bir tek zırnık vermeyeceğim ama zavallı Hacer'e acıyorum. Çocuklara acıyorum... Ne alıp veremediğin var onunla senin? - Bir şey yok, kimdir, neyin nesidir öğrenmek istedim sadece... Sağ ol, ver bakalım bir sakız bana... Soğuk bir meyve suyun varsa ona da hayır demem. İdris hemen buzdolabından bir şişe meyve suyu aldı, bir paket de sakız uzattı. Turgut cebinden bütün bir banknot çıkarttı: - Tamam, üstü kalsın, üstü de verdiğin bilgiler için. Haydi, sağlıkla kal, iyi işler. İdris hayretle baktı elindeki paraya. Hoşuna gitmişti... "Yaşar kedi olalı bir fare tuttu yahu..." diye mırıldandı kendi kendine. Onun sayesinde para kazanmıştı. Turgut hızlı adımlarla sokaktan aşağıya doğru inip caddeye geldi. Bir taksi çevirip adresi verdi. Kırk beş dakika sonra köşkün kapısındaydı. Koşar adımlarla çıktı merdivenleri. Kapıyı açan uşak Mehmet'e: - Ferit Bey içeride mi? diye sordu. Az sonra Ferit Beyin çalışma odasındaydı. Adam gözünde gözlükleri kitap okuyordu. Turgut'un geldiğini görünce başıyla kapıyı kapatmasını söyledi ve elindeki kitabı bırakıp arkasına yaslandı. Heyecanla anlatılacakları bekliyordu... DEVAMI YARIN