"Terbiyeli yakışıklı bir genç Barış!.."

A -
A +

Aliye sessizce dinliyordu anlatılanları... Sadece bilgileri öğreniyor bir tek kelime bile yorum yapmıyordu. Zaten ailesi hakkında duyduğu en son haberin üzerinden seneler geçmişti. Müşerref Hanım da sofraya gelince Necla çayları koydu: - Oh, ekmek de kızartmışsınız... Mübeccel Hanım başını salladı: - Aliye çok seviyor kızarmış ekmeği. Sabah iki dilim yedi yavrum. - Yesin tabii. Bu aralar biraz kilo verdi. İmtihanlar yaklaşıyor, beslenmesi lazım. Hayırlısıyla şu okul bitse... Müşerref Hanım ekmeğine dikkatle tereyağı sürerken başını kaldırmadan konuştu: - O gencin babası şu ünlü avukat Oğuz Türel değil mi? Necla Hanım başını salladı: - Evet, şu meşhur sosyete avukatı. Oğlu da babası gibi hukukçu olacak demek ki... - Barış mıydı onun adı? Necla Hanım "evet" anlamında gözlerini kapatıp açtı. Düşünceli bir şekilde çayını karıştırıyordu... Mübeccel Hanım bir lokma reçelli ekmeği ağzına atarak lafa karıştı: - Çok aklı başında, terbiyeli yakışıklı bir genç Barış. Aliye ile çok ilgileniyor. Bizim kız fazla yüz vermiyor gibi. Ailesi de köklü bir aile. Oğuz Türel'in babası da meşhur avukatlardan Seyfettin Türel. Dede mesleği... Geçende geldiklerinde dikkat ettim, ağzının içine düşecek Aliye'nin. Necla Hanım dudak büktü: - Haklarında hayırlısı. Bir ara ağzını arayayım dedim Aliye'nin, hiç sır vermedi. Sadece "arkadaşım benim" deyip geçiştirdi. Ama haklısınız, Barış'ın davranışlarına bakılırsa delikanlı pek sıradan arkadaş gibi değil. Müşerref hanım bir yudum çay içti: - Nereden nereye... Toros Yaylalarındaki ufacık bir köyden çık, Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi ol. Anadolu'da ne cevherler var böyle Aliye gibi aslında. Çocuklarımız pırıl pırıl. Hele kızlarımız... Sen olmasaydın orada Necla'cığım, ziyan olmuştu kızcağız. Necla Hanım arkasına yaslandı: - Benim sayemde değil anne, Allah nur içinde yatırsın Zübeyde'yi. O köylü bir kadındı ama ileriyi görüyordu. Çocuklarına şahin gibi sarılmıştı. Kendisininkine benzesin istemedi kızının geleceğini. Her şeyi göze aldı. Az dayak yemedi. Az aşağılanmadı. Benim orada bulunmam ise bir şanstı onun için. Mübeccel Hanım atıldı: - Hayırlısıyla iyi de bir evlilik yaparsa şayet, anacığının da ruhu şad olur. Ben kendi kızım gibi seviyorum Aliye'yi. Annesine benzemiş demek ki, onun ruhunda asalet var... Bizim de hayatımıza bir renk kattı. Yoksa bir köşede amaçsız iki ihtiyar oturup küflenecektik. Evimize neşe geldi onunla. Necla gülümsedi: - Biliyorum, ikiniz de Aliye'nin varlığıyla gençleştiniz. Hayırlısıyla şu okulu bitirip stajını da tamamlasın. Ondan sonra geleceği hakkında kararını kendisi verecek. O zaten akıllı ve mantıklı bir kız. Kendisini mutlu edecek şeyi bilecektir. Müşerref Hanım başını salladı: - Ben Aliye'den eminim. Harun da sağ olsun, çok yardımcı oldu kıza. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.