Ülkenin sayılı zenginlerindendi

A -
A +

Ahmet Fazıl Bey hayatı boyunca durmadan çalışmış, sonunda sahip olduğu büyük tekstil fabrikası ile inanılmaz bir servetin sahibi olmuştu. Kendisine hayatı boyunca örnek aldığı babası Hikmet Fazıl Bey manifaturacılıkla işe başlamıştı. Ondan devraldığı işine dört elle sarılmış, hızlı bir yükselişle Türkiye'nin sayılı zenginleri arasına girmişti. Bu yükselişte ve başarıda çok sevdiği eşi Safiye Hanımın payını göz ardı etmemek lazımdı. Kocasına her bakımdan inanılmaz bir destek vermiş, onunla birlikte didinip, çalışmıştı. Karısının, elde ettiği başarıdaki fedakârlıklarını her zaman takdir ve minnetle karşılamıştı Ahmet Fazıl Ergin... Bir tek çocukları olmuştu. Ahmet Nazım, Fazıl Beyin göz bebeğiydi. Karı koca biricik evlatlarının üzerine titremişler, ellerindeki bütün imkânları onun önüne sermişlerdi. Nazım üniversiteyi Fransa'da okumuş, işletmecilik tahsili yapmıştı. Şimdi babasıyla birlikte sahip oldukları fabrikanın başındaydı. Yaklaşık beş yıldır işlerin tümünü oğluna bırakmıştı Ahmet Fazıl Bey. Safiye Hanımın ani ölümüyle çok sarsılmış, onsuz bir hayata alışabilmesi çok zor olmuştu. Uzun boylu sert görünüşlü bir adamdı. Yetmişine merdiven dayamış olmasına rağmen hâlâ dinç sayılırdı. Keskin bakışları koyu yeşil gözlerindeki otoriter ifade, ilk bakışta onunla karşılaşan insanlarda bir çekingenlik meydana getiriyor ama yaşlı adamı tanıdıkça bu çekingenlik yerini saygıya bırakıyordu. Hayatı eşinin ölümünden sonra rutinleşmişti. Sabah erkenden fabrikaya gidiyor, yıllardır değişmeyen odasında bütün gününü geçiriyordu. Yapılan işlerde oğluna sadece yol gösteriyor, tecrübeleriyle ona yardımcı olmaya çalışıyordu. Kalan zamanını okuyarak geçirirdi. Köşkün alt kattaki çalışma odasındaki büyük kütüphanesi evde olduğu zamanları geçirdiği tek mekandı. Akşam yemeğinden sonra hemen çalışma odasına geçer ve saat ona kadar orada kalır, okur, yazar, araştırır ve saat on olunca da bir bardak sütünü içip yatak odasına çekilirdi. Yıllardır bu düzen devam etmekteydi. Ahmet Fazıl Bey, çok fazla konuşmaktan hoşlanmazdı. Hele oğlu Nazım'ın hiç tasvip etmediği evliliğinden sonra iyice içine kapanmıştı. Nazım geç evlenmişti. İlk eşinden ayrılmış, yirmi bir yaşında bir kız çocuk annesi olan Belkıs Hanımla yaptığı evliliğe karşı çıkmıştı Ahmet Fazıl Bey. Ama Nazım babasını dinlememiş, annesinin ölümünden altı ay sonra nikah defterine imzayı atmıştı. Bu Ahmet Fazıl Beyin alıştığı düzenin de değişmesi demekti. Köşke gelin olarak gelen Belkıs Hanım düzeni sahiplenmekte gecikmemiş, evin hanımı olduğunu en ufak ayrıntıda bile köşk yaşayanlarının kabullenmesini sağlayabilmişti. Zeki bir kadındı. Kayınpederiyle arasındaki resmiyet onu fazlasıyla rahatsız ediyordu. Fazıl Beyle arasında soğuk bir savaş vardı. O güne kadar ailesinin ve işinin hayatındaki kontrolünü bu zeki, zeki olduğu kadar da kıskanç ve hırslı kadına bırakmış olmanın huzursuzluğunu yaşayan Ahmet Fazıl Bey bu yeni düzeni kabullenmekten başka yapacak bir şeyinin kalmamasından duyduğu öfkeyi saklamak için her türlü çabayı sarf etmeye başlamıştı. Oğlu Nazım Bey kırk sekiz yaşındaydı artık. Onun farklı kişiliği de bu boyun eğişte önemli rol oynamıştı. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.