Sabah yataktan kalktığı zaman Zafer'in çoktan gitmiş olduğunu gördü. Özellikle gözlerini açmadan yatmış, onun bir an önce gitmesini beklemişti. Dolabın üstünden büyük valizi indirdi. İçine eşyalarından kendine gerekli olabilecek olanları aldı. Bankada birkaç kuruş parası vardı. Hesap cüzdanını aldı, onun dışında maddi değeri olan hiçbir şeye dokunmadı. Kızını kayınvalidesine bırakacaktı. Yasemin giyinirken cıvıl cıvıl konuşuyordu: - Okula gitmeyecek miyim bugün anne? - Evet yavrum, benim biraz işim var, babaannene gideceksin, baban sonra gelip alacak seni. Yasemin hoşlanmamıştı bu plandan: - Sen nereye gideceksin anne? Sen neden benimle kalmıyorsun babaannemde? Serpil ağlamak üzereydi. Hemen sesini sertleştirdi: - Benim işim var, çok soru sorma bakayım, bana söz ver babaanneni, babanı asla üzmeyeceksin. Onların sözlerinden asla dışarı çıkmayacaksın. Omuzlarını kaldırdı küçük Yasemin: - Yapmam anne, seni de üzmem, senin de sözünü dinlerim. Serpil kızının hazırlığını bitirdikten sonra valizi yatak odasının kapısının arkasına sakladı. Kızını alıp kapının önünden bir taksi çevirdi... Hadiye Hanım kahvaltıdan yeni kalkmıştı. Mümtaz Bey salonda gazete okuyordu. Kapıda Serpil ve Yasemin'i görünce şaşırdılar: - Kusura bakmayın, bugün yine Yasemin'i size bırakacağım. Okula göndermedim, benim bazı işlerim var. Akşam Zafer gelip alacak. Size de yük oluyoruz ama! - Bizim canımıza minnet kızım, ne demek. İşin bitince sen de gel buraya, yemek yeriz. Serpil kekeledi: - Bilmem, olabilir, bakarız anne... Onların yüzüne bir defa daha baktı. Evlendiğinden beri iyiliğinden başka bir şeyini görmediği bu kadını seviyordu. Gözleri bir çizgi hâlini aldı: - Hoşça kalın! Yasemin'im size emanet, onu en emin yere emanet ettiğimden hiç şüphem yok! Hadiye Hanım da Mümtaz Bey de bu sözlere şaşırmışlardı, ama ikisi de bu cümlelerin anlamını sorgulamadılar. Serpil bir kere daha sarıldı kızına, kokladı onu, içine sokmak istermiş gibi bağrına bastı. Kulağına eğildi: - Sana söylediklerimi unutma aşkım, uslu bir kız ol! Sonra ayağa kalktı ve hem kayınvalidesinin hem de kayınpederinin elini öptü, arkasını dönerek apartmanın merdivenlerinden inmeye başladı. Hadiye Hanım o kaybolana kadar bekledi kapının eşiğinde, sonra usulca kapattı kapıyı. Kocasına döndü: - Bir tuhaftı bugün Serpil değil mi? Ne bileyim ben huzursuz oldum! Mümtaz Bey cevap vermedi bakışları karısıyla aynı düşüncede olduğunu belli ediyordu... DEVAMI YARIN