Evi tutmuşlardı... Yaşlı pek çok sorudan sonra kirayı söylemiş, şartlarını anlatmış, Coşkun da bütün bunları kabul ederek anlaşmıştı. Kadının adı Pakize idi. Hiç kimsesi yoktu. El sıkışıp kaparoyu aldıktan sonra Pakize Hanım: - Artık hastalanırsam bana da bakarsın Doktor Bey oğlum... Demişti. Coşkun gülerek cevapladı: - Ne demek efendim, ne sıkıntınız olursa hemen söyleyin. Ben yarın birkaç parça eşya getireceğim. Anahtarı alayım mümkünse. Yarın yerleşince de kiranın tamamını vereceğim. Yaşlı kadın omuz silkmişti: - Ne zaman istersen evladım. Tencere tabak falan getirme. Ben veririm sana hepsini. Evde zaten bir tane ocak var. Soba kuracaksın yalnız. Paran varsa o yeni çıkan, duvara takılıp sıcak üfleyen aletten alırsın. Arzu hafifçe eğildi Coşkun'a: - Klima demek istedi. Coşkun "anladım" der gibi salladı başını. Evden çıktıkları zaman genç adamın üzerinden büyük bir yük kalkmış gibiydi: - Çok şükür bu iş bitti. İyi de oldu. Çok sevimli bir ev. Gerçekten ev güzeldi. İki odası küçük bir salonu vardı. Küçük bir mutfak ve banyosu bulunuyordu. İki tane de gömme dolap vardı evin içinde. Biri koridorda birisi de yatak odasındaydı. Pakize Hanımın kocası kendileri için yaptırmıştı bu katı. Ama o ölünce yalnız kalan ve artık yaşlanan Pakize Hanım bir kat merdiveni bile çıkmak istememiş, alt kata taşınmıştı. Kirası da çok fazla değildi. Arzu arabasının kapısını açarken gülümsedi Coşkun'a: - Eh, sözümü tuttum ben. Şimdi seni otele götüreyim. Beklerim giyinmeni. Sonra da bize gideriz. Vakit neredeyse akşam oldu. Ancak gidilir bu trafikte. Bizim ev Etiler'de. Buraya bayağı mesafelidir. Coşkun arabaya binmişti. Kemerini bağlarken muzip bir tavırla konuştu. Keyfi yerine gelmişti: - Daha başka bir sözün var unutma, bir gün bana İstanbul'u gezdireceksin. Bir kahkaha attı Arzu: - Sen de bir şey unutmuyorsun be birader! Genç kızın bu samimi tavrına gülmemek elde değildi. Otele geldikleri zaman ikisi de ne kadar yorgun olduklarını anladılar. Önce lobide oturup birer fincan neskafe içtiler. Eve alacakları eşyaları konuştular. Arzu ikinci el eşya satan dükkânlardan ihtiyaçlarını karşılayabileceğini söyledi Coşkun'a. Daha sonra genç adam odasına çıktı giyinmek üzere. Bir saat sonra yola koyulmuşlardı bile. Trafik her zaman olduğu gibi korkunçtu... > DEVAMI YARIN