Dikdörtgen kutucuk

A -
A +

'Neden hâlâ yazını yazmıyorsun?' diye soran kızıma bakmakla yetiniyorum bir kaç saattir. Bunu o kadar sordu ve o kadar çok cevapsız kaldı ki sonunda sıkılıp omuz silkti ve "Patronun sana kızınca ben karışmam ama" diye orta şiddette bir tehdit savurup oyuncaklarının yanına gitti. Annesinin, görevlerini yerine getirmekte adeta saplantılı olduğunu bilen bir çocuk. Bilgisi zaman içinde alışkanlığa dönüşmüş olduğundan şaşırıyor şimdi. Sabah diliminin işlerini bitirdiği halde hâlâ yazmaya başlamamış bir anne figürünü bir günde kavraması mümkün değil. Ne de olsa bu rütüel o daha dünyaya gözlerini açmadan başlamıştı. Kızımın haklı olduğunu biliyorum. Yazmalıyım. Yazmazsam köşemin yerinde yeller esecek. Arkadaşlar, belki küçük bir dikdörtgen kutunun içine "Yazarın yazısı elimize ulaşmadığından" diye başlayan bir cümle yerleştirecekler. Bu da bire bir benim tembellik ettiğimi kanıtlıyacak. Kızım bir konuda yanılıyor. Patronum kızmaz tahminen. Çünkü o, kızmak yerine gülümsemeyi tercih ediyor yıllardır. Ama yazmayışımın sebebi, patronumun hoşgörüsünü istismar etmek değil. Yazmıyorum çünkü yazamıyorum. Ben bu işe mecburiyetten ya da doğuştan büyük bir yetenek olduğum için başlamadım. Sadece sevdiğim için denedim. Ve gittikçe kelimelere bağlandım yazarken de okurken de hayatla ilişkimin güçlendiğini hissettim. İşimi sevdim kısaca. Sevdiğim için de vasatın üzerinde sonuçlar elde ettim. Yazmayı hâlâ seviyorum. Ama bu gün, yedi yıldır ilk defa aklıma yazacak tek kelime bile gelmiyor. Geçen haftanın sonuna doğru duran aklım hâlâ tam randımanlı çalışmıyor çünkü. Ne yediğimden, ne gezdiğimden, ne de okuduğumdan zevk alabiliyorum. Bir boşluk içindeyim ya da boşluk benim içimde. Keyfim yok. Verilen kayıp, törenler, görevler yavaş yavaş bitiyor. Dünya yine dönüyor. Hayat devam ediyor. Ama ben eskisi gibi olamıyorum. Ellerim terliyor, yüzüm asılıyor. Korkuyorum. Dünden, bugünden ve yarınlardan. Korku, insanoğlunun ruhuna yapışmış en etkili duygulardan birisi. Sahipsizlik de onun en sevdiği ortam. Yine de köşemin yerinde o dikdörtgen kutucuğu görmek istemiyorum. O yüzden bu yazıyı zar zor yazıyorum. Belki yarın biraz daha iyi olurum. Ama biliyorum ki asla eskisi gibi olamıyacağım.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.