Geçen sabah günlük acil işlerimi bitirdikten sonra annemi aradım. Günlük acil işler dediğim kalkmak, çocuğu hazırlayıp okula yollamak, gazeteleri okumak ve kendi gazetemin yazısını yazıp yollamak. Bizim evde hiç değişmeyen sıra bu. Telaş bittikten sonra da aileme yoğunlaşmayı seviyorum. Telefonu açan annemin sesi her zamankinden farklı gibi geldi o sabah. Ne olduğunu sorduğumda "sorma" dedi, "bizim Cumhurbaşkanıyla Başbakan kavga etmişler, onu izliyorum." Bizim Cumhurbaşkanıyla bizim Başbakan. Kavga etmişler. Annemle aynı şehirde yaşadığıma göre bu aynı zamanda aynı ülkeyi de paylaştığım anlamına geliyor düz mantıkla. Aynı düz mantık takip edildiğinde annemin Cumhurbaşkanıyla Başbakanın benimkilerle aynı olması sonucuna varmak kaçınılmaz. Yani hakikaten "bizimkiler"! Annem bir televizyon şirketinin Ankara temsilcisi edası ve ciddiyetiyle Bakanlar Kurulunda yaşananları anlattı bir solukta. O kadar çok detay verdi ki benim ayrıca televizyonu açıp seyretmeme hiç gerek kalmadı. Onu o duygularla başbaşa bırakıp bu sefer teyzemi aradım. Daha ağzımı açamadan o da Ankara'daki son gelişmeleri "geçiverdi". Ya benim ailem habercilik mesleğine göz dikti ya da gerçekten mühim bir şeyler yaşanıyor diye düşünerek sokağa çıktım. Bu konunun konuşulmadığı, tartışılmadığı bir tek santimetre kareye denk gelemedim. Bu arada inatla açıp izlemiyorum görüntüleri. Çünkü açıkçası artık bıktım. Koskoca adamlar, koskoca ülkenin koskoca Bakanlar Kurulunda kavga edebildilerse, bu benim son ümitlerimin de suya gömülmesi demek oluyor. Üzüntüm yetmezmiş gibi bir de gözümle şahit olmayı reddediyorum. Kendimi geçimsiz sanırdım. Öyle ya, bütün meslek yaşantım boyunca mutlaka birileriyle ters düşmüşümdür. Kafam bir kere bozulduktan sonra beni tutabilene aşk olsun! Bu huylarımı yakınlarım oldum olası eleştirmiştir. Açıkçası zararını yine en çok ben görmüşümdür dik kafalılığımın. Son bir iki senedir olgunlaşmaya başladığımı tahlil edip seviniyordum. "İşte" diyordum "insan otuz yaşını geçince akıllanıyor". Şimdi düşünüyorum da kendime haksızlık ettiğimi görüyorum. Kavgalarına şahit olduğumuz insanlar bırakın otuzu, altmışı geçmiş kişiler. Onlar bile sinirlerine hakim olamıyorlarsa ben zavallı kendimden ne istiyorum? İşin kötüsü bugünlerde sanırım herkes benim gibi düşünüyor. Bir anlık sinirle havada uçmasına izin verilen anayasa ve birkaç saniye içinde devlet hazinesinden uçmasına mani olunamayan trilyonlar! En içten duygularımla tarafları tebrik ediyorum. Kariyerlerine rağmen insan olmalarından kaynaklanan zayıflıklarını cümle aleme ispatladıkları için!