Yaş bunalımı

A -
A +

Koskoca bir senenin yarısını bitirmiş olduğumuzun farkında mısınız? Şimdi yılbaşı zamanı olsa bu konu temcit pilavı gibi ısıtılıp önümüze konulurdu durmadan. Ama Temmuz ayının ortasında terden çıldırmak üzere olduğumuz için yılın adı falan aklımıza gelmiyor. Şartlı düşünme sistemimizden kaynaklanıyor bunlar. Kışın yeni yıl için heyecanlanılır, yazın part time aşık olunur, yağmurda kitap okunur vs. vs. Bir an durup olaylara alıştığımızdan farklı açılardan baksak neler göreceğiz kimbilir. Mesela ben şimdi oturmuş yılın bitmek üzere olduğunu düşünüyorum. Şu ana kadar neler yaptığımın hesabını tutuyorum ve sonuçtan hiç de memnun değilim. Bu yıl özellikle maddi açıdan hepimizi tüketti. Birdenbire alt üst oldu her şey. Bilanço berbat. Altından nasıl kalkılır, ne yapılır belli değil. Hem ülke genelinde hem de birey bazında tablo çok kötü. Bir başka sıkıntı, hayatımda ilk defa yaşlanma korkusuyla tanışmam. Sadece ben değil, bütün yaşıtlarım aynı korkuyu yaşıyor. Sabahları aynaya daha fazla bakmaya başladığımı fark ettim geçen gün. Yüzümde bir değişiklik var mı diye araştırırken yakaladım kendimi. Bundan bir kaç sene önce böyle davranacağımı söyleseler gülerdim. Ama şimdi hiç gülmek gelmiyor içimden. Bu yaşa kadar nelerin peşinde koşup kimler uğruna gözyaşı döktüğümü düşündükçe kendime kızıyorum. O vakitler annem karşıma geçip 'değmez' dediğinde onu, beni anlamamakla suçlardım. Meğer anlamayan benmişim. Aslında değmezmiş ama artık çok geç işte. Hani derler ya, gençler bilebilseydi, yaşlılar yapabilseydi diye, aynen öyle. Türkiye için de yıpranma payı yüksek bir senenin ortasındayız. Sanırım sistemimiz yaşlanmaya başladı. Genç Türkiye, giderek orta yaş bunalımına saplanıyor. Yüzündeki çizgiler derinleşiyor ve sıkıntı veren bir geçmiş hesaplaşması yaşıyor. Zaten ben bu ülkeye benziyorum, bu ülke de bana. Bu Türk olmaktan falan başka bir duygu. Bu toprakların özünü özümde hissediyorum. Binlerce yıllık geçmişiyle olgun bir coğrafyadayız. Bastığımız her santimetrekarede bir anı duruyor mutlaka. Uzak tarihi farklı, yakın tarihi farklı bir ağırlık taşıyor bu memleketin. Ve inanın bazen kendimi en az bu ülke, özellikle de İstanbul kadar yaşamış hissediyorum. İstanbul ve ben. Türkiye ve siz. Hepimiz aynı kadere mahkumuz ve hâlâ düşler aleminde gezmeyi sürdürüyoruz. Bilmek ya da bilmemek; işte bütün mesele bu belki de.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.