Makalemin başlığı siyasi analiz açısından tartışılabilir ancak hiç kuşkusuz, tüm siyasi sürecin ana özü bu başlıktadır.
MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın, Gazze ile ilgili Mısır’da varılan ateşkes sürecine yönelik açıklaması aslında bize çok şeyi izah ediyordu:
Kalın’ın tespitlerinden şunu öğrendik:
Hamas’ı şeytanlaştıran İsrail’in, Suriye, Irak ve tüm bölgeye musallat ettiği DEAŞ benzeri örgütleri yeniden sahaya sürmek istediği de açıktır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail’in kışkırtmalarına rağmen asla çizgisini bozmuyor.
Katil Netanyahu, sürecin bu şekilde ilerlemesinden rahatsız. Ateşkese “evet” dedi ama hâlen Filistin’in diğer bölgelerini ateşe vermeye devam ediyor. Erdoğan ise sabırla süreci yönetiyor.
Gazze’ye gıda malzemelerinin girişi sağlandı, dağılmış bölgelerin temizliğine başlandı. Türkiye sahada aktif biçimde yer alıyor. Erdoğan, nihai hedef için altyapıyı adım adım oluşturuyor.
İsrail’in anlayacağı dili en iyi bilen lider kuşkusuz Erdoğan’dır.
Erdoğan’ın şu sözlerini hatırlayalım:
Yani, ateşkes belgesi imzalanırken bile Erdoğan satranç hamlelerini yapıyordu.
Neden?
Çünkü Erdoğan, İsrail’in ateşkes, hukuk ve dünya sistemi gibi kavramlarla bir ilgisinin olmadığını biliyor.
İşte bu yüzden defalarca uyardı:
İsrail’in durmak istemediğini en iyi anlayan ülke Türkiye’dir.
Suriye’ye gözünü diktiğini, Gazze’yi Hamas’tan temizleyip yerine kendi güdümünde bir yapı kurmak istediğini biliyoruz.
Ayrıca, Akdeniz’de Kıbrıs üzerinden yeni oyunlar kurma peşinde olduğunu da yakından takip ediyoruz.
Bölgesel genişleme için Türkiye’yi çevreleyen bir kuşatma stratejisi izlediği ortadadır.
Dünya zor bir süreçten geçiyor. Herkes bu süreçten daha fazlasını almak istiyor.
İsrail’in anladığı tek dilin adı “güç”tür. Çünkü İsrail, hukukun gücüne değil, gücün hukukuna inanıyor.
Sevil Nuriyeva’nın önceki yazıları…