Moskova temaslarında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ı takip ettim...
Türkiye’nin stratejilerini ve Başkan Erdoğan’ın vizyonunu anlamak için bu temasların en küçük ayrıntısının bile mesajlarla dolu olduğunu ifade etmeliyim.
Evvela şunu belirtmek gerekir: Türkiye yalnızca “barış”a ev sahipliği yapmıyor; aynı zamanda barışı kurmak için gayret gösteriyor. Kimileri bu süreci sadece ev sahipliği ya da Moskova-Kiev hattında mesaj taşıma faaliyeti zannediyor. Ancak Bakan Fidan’ın temaslarındaki her ifade, resmî ve gayriresmî görüşmelerde yer alan Moskova ve Kiev temsilcilerinden yapılan çıkarımlarla birlikte, bunun çok daha ötesinde olduğunu, yani;
“Hakan Fidan’ın Başkan Erdoğan’ın dış politika ve güvenlik üzerine kurulu doktrinel yaklaşımlarına ve vizyonuna reçete ürettiğini” net biçimde ortaya koyuyor.
Bakan Fidan’ın özellikle vurguladığı önemli noktalardan biri şudur:
“Bir konuyu ele aldığınızda, sorunun tamamı için çözüm üretemezseniz süreci yönetemezsiniz.”
Putin’in konuştukları kadar, konuşmadan beden diliyle ifade ettiklerini de hep önemli bulmuşumdur. Fidan ve Putin görüşmesinden memnun ayrılmanın altında yatan esas detay güvendir. Putin, Erdoğan Türkiye’sine güveniyor. Hakan Fidan’a daha yakın davranıyor. İkisinin de istihbaratçı geçmişi görüşmedeki beden diline yansımıştı. Türkiye’nin tekliflerine, ürettiği reçetelere sıcak bakıyor Putin. Bunu da satır arasındaki mesajlarla ifade etmekten kaçınmıyor.
Hakan Fidan’a göre, Rusya’nın en önemli tutumu revizyonist olmasıdır. Yani sahadaki hataları realiteye göre anında pozisyonunu ayarlayarak düzeltebiliyor. Bu tutum, sonuca varmada önemli rol oynuyor.
Moskova’dan belirli cevaplar alan Hakan Fidan’ın Kiev’e götürdüğü yeni teklifler oldu. Ama bu teklifleri Moskova’nın tutumuna göre üreten taraf Türkiye’dir. Yani Bakan Fidan, sezgileriyle çözüm üretiminin faydalı olacağına inanan bir imaj yansıtmaktadır.
Kiev’in talepleri ile Moskova’nın beklentileri arasında ciddi fark var. Hep yazmışımdır, Putin kendi kazanımlarından vazgeçecek bir tutumda değil. Mesela Kırım’ı müzakereye açmıyor, açmayacaktır. Ayrıca Donbas ve Luhansk bölgeleriyle alakalı da anayasasına göre davrandığını ifade ediyor.
Kiev, bu şartlar altında nasıl hür bir anlaşmaya imza atabilir? Toprak veren bir anlaşmaya kim imza atar? Tabii burada orta yolu bulmak gerekir. İşte Türkiye bu işi yapıyor. Yani anlatmak istediğim şey şudur: Burada mesele çözüm üretebilmektir. Hakan Fidan, o çözüm için çaba harcıyor. Çünkü Başkan Erdoğan’ın beklentisi de budur.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın dış politika literatürüne kazandırdığı kavramlar vardır. Onlardan birisi de “satranç hamlesi”dir. Tanımlamalara baktığınızda, sorun oluştuğunda bile nasıl karşı hamle atılacağına dair ipuçları veriyor.
Hatırlayacak olursak AB, Türk Devletlerine, KKTC ile alakalı tatsız bir belgeye imza attırdı. Hâliyle burada çok telaşlandık. Hatta neden cevap verilmiyor diye sitem edenler oldu.
Başkan Erdoğan’ın ifade ettiği gibi: “Türk Devletleri ile Türkiye’nin arasına kimse giremez!..” Bu tanımı sahaya yansıtmak için Dışişleri Bakanı’nın yaklaşımı takdire şayandı:
“Bu konuyu aile içinde halledeceğiz. İçimiz acısa da bunu kurgulayanlara fırsat verilemez!..” Bakan Fidan, bu olayı satranç hamlesiyle kıyasladı: “AB, bizim için vazgeçilmez bir mekândan, Türk Devletlerinden KKTC’ye yönelik bir hamle yaptı. Şimdi sıra bizde.”
Ve anlaşılan, büyük ölçekte o sıra, Budapeşte’de Türk Devletleri Teşkilatı Liderler Zirvesi’nde imzalanan bildiriyle AB’ye cevap verildi: “KKTC, Türk Devletleri Teşkilatı’nın ayrılmaz parçasıdır!” Bu, önemli bir hamle oldu.
Hakan Fidan’ın hem Putin hem de Zelenskiy ile görüşmelerinde aldığım intiba şudur: Türkiye, kendi tekliflerini her iki tarafa da iletti. Çözüme giden yolda belki hemen bir barış çıkmaz ama uzun vadeli bir ateşkes için zemin oluşabilir.
Başka türlü bir durumda, Rusya da Ukrayna da ABD’nin desteğini almakta zorlanır. Aslına bakarsanız Trump’ın dengesiz gözüken beyanları hep dereceye dayalıdır. Lavrov’un da söylediği gibi: “Trump sonuç almak istiyor.”
O nedenle ateşkes üzerine yoğunlaşıldı. Moskova da Kiev de satranç hamleleriyle ABD Başkanı’nın desteğini almaya çalışıyor. Trump bunu iyi biliyor ve bu pozisyonu sonuna kadar kullanacak.
Türkiye ve dış politika hamleleri ise bu oluşan reelpolitik ortamda kendi aklı ve gücünü devreye sokuyor.
Sevil Nuriyeva’nın önceki yazıları…