Türkiye’nin son 20 yılı, gerçek anlamda küresel güç olma yolunda başarı hikâyeleriyle dolu geçti.
Türk siyaset ve devlet anlayışı bu süreçte köklü doktrinel değişime girdi.
Dünya siyasetinde mektepler ve yaklaşımlar, adres olarak daima küresel aktörlerin kurduğu sistemi gösterirken, Türk millî doktrini Selçuklu-Osmanlı mirasıyla şekillendi. Millî hafızamız, derin ve millî devlet kodumuz, en zayıf dönemlerimizde bile varlığını korudu.
Son 20 yılda, 2500 yıllık millî devlet geleneğine dayanan büyük bir yükseliş yaşanıyor.
Bu süreçte Hakan Fidan, bulunduğu görevlerdeki yöntem ve icraatlarıyla öne çıkan, ayrıca araştırılması gereken bir isimdir. Çünkü eski kodları çağın şartlarına uyarlayarak, yeni doktrini Türkiye Cumhuriyeti Devleti hafızasına kazandıran kişidir.
TİKA Başkanlığı döneminden itibaren tüm konulara stratejik zekâyla yaklaştı; kısa, orta ve uzun vadeli planlar yürüttü. AK Parti’ye “Türk düşmanı” yaftasının vurulduğu dönemlerde bile, Moğolistan’daki Orhun Vadisi’ne giden yolları yeniden inşa etti, Türkmenistan Merv’de Sultan Sencer’in türbesini restore ettirdi.
Bu, bazılarının iftira atarak “Türk ve Türklük düşmanı” göstermeye çalıştıkları dönemde yapılan en sade çalışmalardan biriydi. O dönemde yapılan bu çalışmaların mimarı ise Hakan Fidan’dı...
Hakan Fidan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kültürel mirasa dayalı gelecek vizyonunu, bulunduğu her görevde somut projelere dönüştürdü. Kendine has stratejik bakışıyla tüm hamlelerine kalıcı ve uzun vadeli hedefler yükledi.
MİT Başkanlığı döneminde sayısız sessiz kahramanlığa imza attı. Zamanı geldiğinde üzerindeki sır perdesi kalkacak bazı olaylar, gelecek nesillere bırakılacak muazzam bir tarihî hafıza armağanı olacaktır.
Neden “sır perdesi” derseniz; öyle gurur verici hamleler yapıldı ki, günü geldiğinde açıklanacağından eminim.
Yalnızca Karabağ ve Libya başlıkları bile destansı hikâyelerle doludur.
Hakan Fidan’ın görünür icraatlarından çok daha fazlası görünmeyen sahada gerçekleşmişti. Bunlar anlatıldığında bugün MİT ve Dışişleri’nin ulaştığı noktayı anlamak çok daha kolay olacaktır.
Sahada ve masada doktrin olarak Türk ekolünün oluşmasında ve devreye girmesinde Hakan Fidan’ın farkını ve rolünü anlatmakta geç kalmamalıyız.
FETÖ, PKK, PYD gibi terör örgütlerinin hedefi olmasının nedeni açıktır: Bu yapılar, ABD-İsrail-Siyonist odaklar adına çalıştıkları için hedeflerini doğru seçtiler. Hakan Fidan’a saldırmak, Türk millî doktrininin mimarlarından birini hedef almaktır.
Millî kodlara sahip, nitelikli ve stratejik zekâlı kadrolar kolay yetişmez. Hakan Fidan gibi isimlerin hangi tedrisat ve mefkûreyle yetiştiğini bilmek, bu yüzden önemlidir...
Erdoğan farkı da burada devreye giriyor; millî kod taşıyıcısı kadroların önünü açmış, parlayan yıldızların ülkeye hizmet etmesini sağlamıştır.
“Erdoğan farkı”, millî kod taşıyıcısı, mefkûre ve ülkü misyonlu Hakan Fidan gibi parlak yıldızların kabiliyetinin ortaya çıkmasını sağlayan zemini oluşturmasıdır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, öylesine güçlü bir karakter ve liderdir ki, ekibindeki nitelikli ve yetenekli isimlerin öne çıkmasına imkân vermektedir.
Fidan’ın MİT’teki çalışmaları sayesinde bugün Suriye ve Irak’ta somut sonuçlar alınabiliyor. Bu, devlet aklı ve mefkûre sahibi bir duruş gerektirir. Hakan Fidan yalnızca bir bürokrat değil, dava sahibi bir devlet adamıdır.
Neden mi hedef seçtiler? "Mankurt yapıya karşı" başkaldırdı.
Erdoğan’ın "Truva atlarına karşı" mücadelesinde en ön saflarda yer aldı, planları bozdu. Bu nedenle "küresel çete için tehlikeli bir aktör" hâline geldi. İsrail’in ve Siyonizmin Hakan Fidan düşmanlığının nedeni budur.
Mefkûre yolcusu bir devlet adamından bahsediyorum. Sıradan bir bürokrattan değil… Yol edinmiş, dert edinmiş biri…
"Küresel çete" için bu çok tehlikeli bir aktördür!
CHP Genel Başkanı’nın Hakan Fidan’a durup dururken saldırmadığı ortada... Çünkü görünen köy kılavuz istemez. Dolayısıyla bazı siyasi figürlerin, kendi kapasiteleri veya verdikleri sözler gereği böyle millî karakterden rahatsız olmaları şaşırtıcı değildir.
Hangi siyasi görüşten olursa olsun, milletimizin refahını, zaferini, devletimizin başarısını isteyenlerin, böyle bir millî karakteri sevmemesi mümkün değildir.
Şüphesiz siyasi arka plan çalışması olmayan, birilerine verilmiş sözleri bulunmayan vatan evlatları için Hakan Fidan; sorun değil, tam tersine gurur kaynağıdır.
Tarihimizde nice yiğit isimlerin kellesini kolayca alabilen yapılar, bugün Hakan Fidan’ı yıpratmak için iftira ve algı operasyonları yürütüyor. Bu saldırıların elbette nedeni var.
CHP Genel Başkanı’nın, başarısız ve kısıtlı kapasitesiyle, Dışişleri Bakanı gibi donanımlı birini anlamasını beklemiyorum.
Ama bir siyasi partinin başındaki kişinin, devlete ve millete bu kadar faydalı olan, sahadaki çalışmaları ile bizi önemli bir noktaya getiren birine saldırması; kapasite darlığı kadar insani ve nahif bir durumun sonucu da değildir, eminim...
Erdoğan’ın “sır küpü” olarak tanımladığı bu mefkûreci devlet adamının, yabancı istihbaratları rahatsız etmesi anlaşılır. Asıl acı olan ise, içeriden aynı hevesle saldıranların varlığıdır.
Dışarıdakilerle baş etmek zordur, ağır gelir ama acı vermez. Sonunda düşmana karşı gardımızı alırız. Ama içimizdekilerin aynı hevesle saldırması, işte asıl acı olan budur. Hakan Fidan gibi devlet adamları kolay yetişmez.
Onlar milletin savunucusudur. Millet de onların siperidir, bunu kimse unutmamalıdır.
Millete mal olmuşlara uzanan ele karşı siper, milletin ta kendisidir. Çünkü onlar, milletin namusuna emanet edilmiş isimlerdir.
Sevil Nuriyeva’nın önceki yazıları…