İstanbul'daki terör saldırılarında 55 vatandaşımızı kaybettik. Bütün Türkiye'nin ciğeri yandı. Ölen vatandaşlarımızın yakınlarını ve tüm Türkiye'nin başı sağolsun. Terörü lanetliyoruz ancak gün karamsarlığa kapılma, yılgınlığa düşme, sinme günü değildir. Gün dayanışma içinde teröre karşı dimdik ayakta durma günüdür. Moralimizi bozmayacağız, karamsarlığa, yılgınlığa kapılmayacağız... Terörün amacı, toplumda korku ve panik oluşturmaktır. İnsanlarımızın moralini bozarak normal hayatı alt üst etmektir. Bu tuzağa düşmemeliyiz. Türkiye bir terör saldırısı altında olabilir. Ancak unutulmamalıdır ki, biz 20 yıldır yılmadan terörle mücadele etmiş ve bu savaşı kazanmış bir ulusuz. Teröristlerin en korktukları şey korku duymayan uluslardır. Hayatı ertelemeyelim. Korkmayalım ve bu belanın da üstesinden gelelim. Cumartesi günü Ankara Ticaret Odası olarak Kızılay'daydık. Bu insanlık suçu karşısında dimdik ayakta olduğumuzu göstermek için işyerlerini bayraklarla donattık. Ankaralılara, "Evinize kapanmayın", işyerlerine ise "Pazar günü işyerlerizi açık tutun" mesajı verdik. Neden böyle birşeye gerek duyduk? Televizyonlardaki görüntüler vatandaşlarımızı psikolojik yönden çok etkilemişti. Özellikle televizyon ekranlarından ve gazetelerin birinci sayfalarından aktarılan görüntüler, insanları karamsarlığa, yılgınlığa itecek nitelikteydi. İşte bu noktada, hepimize olduğu gibi medyaya da birtakım sorumluluklar düşüyor. Toplum psikolojisini etkileyen bu tür olaylarda haber ve görüntü kullanırken bir değil üç defa düşünmemiz lazım. Bizlere düşen görev, terörün temel amacı olan karamsarlık, yılgınlık, teslimiyet tuzağına düşmeden inadına dimdik ayakta kalıp yaşamaktır. Bu yüzden teröre zafer armağan etmeyeceğiz, diri diri kefen giymeyeceğiz...