Liglerin değişmez kuralı işledi yine. Alması gerekenler alır, vermesi gerekenler zorluk çıkarmaz. Şaha kalktılar sona doğru. Haftaları hovarda tükettiler, zora girince çok yönlü futbola döndüler. Geçmiş sezonlardan vukuatı fazla olan kaybetti. Bursa'nın başına patladı kabak. Dibi çürümüştü zaten. Kaç kere yaşadı bu stresi. Futbolda yokları oynarken, masa başında kazanan olmuşlardı. Bu sefer papaz pilav yemedi. İşi öğrendi rakipler. Tedbir aldılar. Atı alan Üsküdar'ı geçti, yaya kaldı Bursaspor.. Şu futbolun neresini anlatayım. Yazıyı bitirdik, çizgilerin içine giremedik. İki kelime etsek ne söyleyeceğiz. Dedikodu, şaibe, şike, teşvik, kıyak aldı başını yürüdü. Futbolun federasyonu uluslararası motivasyona giriyorsa, bin türlü hile ile milli hocayı idâm ediyorsa, hak-hukuk, insanlık ayaklar altına alınıyorsa biz neresine girelim? Taktiği, sistemi, takım performansını nasıl tarif edelim? "Üçlü defans, sekizli forvet, kolektif hareket" desem komik olmaz mı? Şut, orta, pas, ikiye bir duvar pası, maçın iyisi, kötüsü, dönüm noktası.. Boş lâf etmenin zamanı mı? Yerden uzun, havadan kısa oynadılar. Top geçer, adam geçmez taktiği işliyordu. Çok futbolcu oynar görünmek için film yıldızlarını kıskandırır rol yapıyordu. Golün geleceğini herkes biliyordu. Olmadı, tribünleri stres bastı. Etraftan gelen haberler kötüydü. Çizgilerin içi bir çare arıyordu. Kırmızı gömlekli çıktı sahneye. Herkesin beklediğini hayata geçirdi. Ne de olsa görevliydi. Bu oyunun bir parçasıydı, üzerine düşeni yapmalıydı. Sonra bildik sahneler.. Şerit kağıtlarla kapladılar sahayı, temizlemesi zahmetli oldu. Siyah-beyazlılardan daha çok yoruldu saha görevlileri. Bir ara üst üste 10 pas yaptı Beşiktaş. Pas bindeleri çok yüksekti. İşin garibi orta saha çizgisini geçmemişlerdi. Söyleyecek daha bir şey yok. Rize'de herkes mutlu bitirdi. Alan razı, veren razı, dostça tamamladılar.