Bir atasözümüz var: "Yaş kesen baş keser" Bir ağaca bir insan gibi verilen değerin en veciz ifadesi... Ya yaş yakanın hali ne olur artık siz düşünün. ** Dünya küresel ısınma eşiğini çoktan aştı. Tehlike kendini hissettirmeye başladı. Özellikle Anadolu'da geçen susuz bir yaz, suyun kıymetini ve yağmurun yağmasını sağlayan, aynı zamanda içme suyunun membaı olan ormanların kıymetini bir kez daha anlamamıza sebep oldu. Birkaç gün önce Muğla civarında idim. Uçaktan gördüğüm manzara vahimdi. O yeşilin engin huzurunu sunan ormanlar gitmiş, yerine yangından kül olmuş, cascavlak duran tepeler kalmıştı. İçim cız etti. Yaz boyunca ekranlarda izlediğimiz, dünyamızın ciğeri olan ormanlarda çıkan yangın haberlerinin neticesini yakından şahit oldum. Ciğerim dağlandı. Fakat ormanlar durup durduğu yerde neden yanar? Hadi diyelim bazıları, dikkatsiz piknikçilerin söndürmedikleri ateşler sonucu yanıyor. Bazıları da, orman kenarından geçerken atılan izmaritlerin etkisinden olsun. Suçun bir kısmını da güneşe yükleyelim. Fakat aynı bölgede, aynı anda 3-5 ayrı yerde birden çıkan yangınlara, hele hele yanan araç lastikleriyle başlatılan yangınlara ne demeli? Bunları da sakın faili meçhul bir sebebe bağlamayın. Düpedüz kundaklama bunlar. Bilerek çıkarılan yangınlar. Vicdansızca yapılan planlı bir eylem. Siz bunun nedenini neye dayarsanız dayayın. İster, tarla açmak için deyin, ister arsa kapmak için deyin, ister turizmi baltalamak için deyin, isterseniz, devlete gücü yetmeyen teröristlerin ya da eşkıyanın farklı bir eylem şekli deyin. Suç aynı suç. Orman yakmak... Yakanlar; orman suçlusu. Bunları yargılayacak, caydıracak, alt edecek bir kanunumuz yok mu? Bugüne kadar bir kişi bile teşhir edilmedi. Bu falan gün, falan ormanı yaktı. Bu kadar alana zarar verdi diye. Televizyonlar, jandarma yetkilileri, görgü tanıkları zaman zaman "bu yangın kundaklamadan çıktı" dese de olay o kadarla kalıyor, kapanıp gidiyor. "Kül olan ormanların yerine yenisi en az 30 sene sonra gelir. Bu yarım insan ömrü demektir. Yapanların yanına bunu bırakmayacağız. Suçlular muhakkak yakalanıp adalet önünde hesap verecekler ve en ağır şekilde cezalandırılacaklar" diye güçlü bir ses çıkmıyor, çıkmadı. ** Bazı suçlar uluslararası suç -yani dünya suçu- sayılmalı, bedeli de çok ağır olmalı. "Orman yakmak suçu" en başta. Suçu ispat edilen "orman suçlusu", halkın önünde bir gün boyunca teşhir edilmeli ki, her geçen, yüzüne bir kez tükürsün. Orman yakanlar için, ayrıca büyük meydanlara dikilen isim kütüklerine, ömür boyu teşhir edilmek üzere, orman suçlularının isimleri, verdiği zararlar yazılsın ki, çocukları o soyadını taşımaktan utansın. Sonra da adalet önüne çıkarılıp, hiçbir hafifletici sebep aranmadan doğrudan katillik suçuyla yargılansın. Öldürdüğü, ağaçların ve ormanda yaşayan canlıların sayısı kadar cezası da büyüsün ki, orman suçu işlemeye, bir daha kimse cesaret edemesin. Hatta, hazır Anayasa değişiyorken, "orman suçu" için, özel bir madde konulsun. Zaten yağma Hasan'ın böreği gibi kapış kapış alınıp, üzerlerine sorumsuzca dev sitelerin, fabrikaların yapıldığı, 1. sınıf tarım arazileri - ki aslında asla inşaata izin verilmemesi gereken tarım topraklarıdır- hızla tüketilirken, bir yandan ormanlarımız da yakılarak bitiriliyor. Eğer bu durum ciddi bir şekilde ele alınmazsa, yakında güzel ülkemiz kelaynak kuşu gibi kalacak. Benden söylemesi. Sesimi duyan var mı?