Nasip meselesi

A -
A +

Bir zamanlar Karl Marks'ın kitaplarını okumak, onun fikirlerini savunmak ileri düşünceli olmanın, entel kabul edilmenin işareti kabul ediliyordu. Bir de sanki birbiri ile bağlantılı imiş gibi illaki Darwin'in evrim teorisini de Marksizm ile birlikte savunulması gerekiyordu. Yani Marks, insanların hayvanlar kadar hür(!) yaşayabilmesini sağlayacak ideolojinin fikir babasıydı. Darwin de (Bilim adamları Darwin teorilerinin türden türe evrimi kastetmediğini, olayın saptırıldığını söyleseler de) güya, insanların evrim geçirerek insan haline sonradan dönüştüğünü, insanın aslının hayvan(!) olduğunu söyleyerek, Marks'ın hayvanlar gibi hür yaşamak(!) fikrine, daha temelinden bir yaklaşımla olayı kökünden hallediyordu. Tabii ikisinde de ortak nokta hayvan olunca, ayrılmaz bir bütünlük oluşturuyorlardı. Bu "izm"lere inanmayanlar, katılmayanlar da "gerici"ler safında yerini alıyordu. Bütün dünyayı bir zamanlar ilericilik-gericilik rüzgârı kasıp kavurdu. Bu kutuplaşmadan büyük bir sektör doğdu. Her iki taraf için de kitaplar basılıyor, afişler asılıyor, mitingler yapılıyor, silahlar patlıyor, kurşunlar satılıyordu. Ee! Bunların hepsi para tabii. Figüranları insan olan büyük bir organizasyondu bu. Fakir zengin edebiyatı büyük paralar kazandırıyordu birilerine... Sonrasının ne olduğunu hep birlikte gördük. "Marksizm"i ve beraberindeki "Ateizm"i savunan Sovyetler Birliği çöküverdi. Çünkü o kadar ibadethaneleri kapatmalarına rağmen, halkın kalbindeki inancı yıkamadılar. İnandıramadılar halkı, hayvandan geldiklerine... Sonunda tekrar ibadethaneleri açmak zorunda kaldılar. Ve arkası çorap söküğü gibi geldi. Bu ilericilik(!) anlayışının âdeta bir çöküşü oldu. İnsan olduklarını inanan insanların ise, zaferi... Bir diğer tabir ile "gerici"lerin "ilerici"leri fersah fersah geride bırakan adımlarıydı bunlar. Dünya insanı, gelişen haberleşme ağı ile birlikte, at gözlüklerini çıkarmış, hür dünyaya açılan utanç duvarlarını yıkmışdı. Şimdi hâlâ direnen bazı masal kahramanları olsa da, "Marksizm" de "Ateizm" de çook gerilerde kaldı artık. Hür dünya tabii. İnsan hakları var. Herkes istediğine inanabilir. Fikir suç olmamalı. Fikrinin yanlış olduğunu anlayan nasıl olsa döner bir gün... Tıpkı Marksizm masalından uyanıp dönenlerin olduğu gibi... Aleksandr Soljenitsin gibi, Leo Tolstoy gibi, Aleksandr Litvinenko gibi... Nasipse eğer... Aleksandr Litvinenko... Geçtiğimiz günlerde basında geniş yer alan zehirlenerek ölen bir Rus ajanı... Ölmeden önce, Kuran-ı kerim isteyerek kendi arzusu ile Müslüman olmayı seçiyor. İnsan, hangi ortamda, hangi şartlarda olursa olsun, eğer isterse; doğruyu bulabildiğinin en güzel örneklerinden biri bu...Yeter ki istesin! Bu da bir nasip meselesi tabii. Eğer nasibi varsa, dağın altında da olsa sahibini buluyor. Bazen de, doğruların içinde olur da insan, kendi eğriliğinden hiçbir doğruyu göremez. * Bir süre önce bir geziye katılmıştım. Gezi esnasında tanıştığım biriyle Amerika'da çıkan bir araştırma dergisi üzerine konuşuyorduk. Derginin bazı araştırmaları, insanların maymundan geldiğinin kanıtlarını arama üzerine idi. Konuştuğum kişi de atasının maymun olduğunu söylemesin mi? Şaşırdım! Bilgi çağında olmamıza rağmen hâlâ böyle düşünenlerin kalmış olmasına hayret ettim. Fakat ne diyebilirim ki. Herkes kendi soyunu daha iyi bilir, onunkini ondan daha iyi bilecek değildim ya! O sırada Ankara Gençlik Parkı'nın önünden geçiyorduk. Ankaralılar bilir, parkın girişine kocaman maymun figürleri işlemişler. Güldüm. Atası maymun olan(!) kişi, merak edip niye güldüğümü sordu. Ona parkın girişindeki maymun figürlerini göstererek "akrabalarınız bayağı meşhur olmuş" dedim. Önce şaşırdı, sonra bozuldu. Neden bozulduğunu hâlâ anlamadım. Siz anlayabildiniz mi acaba?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.