Hep derler ama yine de temkinliyim. Beşiktaş favori ama 'derbidir bu belli olmaz' diye, öyle de oldu...Galatasaray kazandı...Hamza kazandı...
Bilic bir kez daha kaybetti...
Gökhan Töre'nin müthiş formu mu, yoksa Atiba Hutchinson'un yokluğu mu?
Maçın yumuşak karnı bu sorunun göbeğinde yatıyordu.
Maçın başlamasıyla birlikte gördük ki; oyun bir satranç maçı dinginliğinde, hemen hemen hiç pozisyonu olmayan ve iki kalecinin de birer kere yere atması için 40 dakika beklemesi gereken bir oyun oynandı ilk yarıda.
Bir de maça gelmiş gibi yapanlar vardı...
Mesela Sabri ve Gökhan Töre keşke Florya ve Ümraniye'de kalsalardı diyebileceğimiz bir yarı oynandı.
Umut preste vardı ama Burak ve Umut hiçbir hücum aktivitesinde yoktu. Hele Burak preste bile yok...
Emre Çolak ise maçın ve hava şartlarının altında ezildi ve 'çelimsiz' bir acemi gibi göründü.
Sosa'nın yalandan girişimleri ve Djemba Ba'nın kör döğüşü içinde kaybolan özellikleri maçı tatsız tuzsuz hale getirdi. Uzun atmak oyun formatında hiç olmayan Beşiktaş, zorunlu olarak öyle oynamak zorunda kalınca kilit üstüne kilit yiyen oyan kendi içinden bir pırıltılı pozisyon ve bir flaş adam çıkaramadan yarıyı tamamladı...
Sonra bir gol ve gol sonrası çok iyi basan ve oynayan Beşiktaş'ın bir kırmızı kartı...
Maç başka bir maça dönüştü... 10 kişi kalan Kartal'ın kanadı kalmamıştı ki beraberliği mutlaka bulacağı oyunu gösterdikten sonrasını getirebilsin... Son dakikada Burak'ın golü skoru perçinledi, o kadar...
KIRILMA ANI
Veli'nin gördüğü kırmızı kart...