Sahalarımızın ismi 'arena', oyun hücum ve savunma prensipleri üzerine kurulu, tuzak ve aldatmacalarla bezenmiş; vurma, kesme, indirme, sert ve sağlam gibi kelimelerin dört döndüğü bir oyun. Olimpik ruhtan nasibini almamış bir savaş oyunu...
Nedir bu mantık...Çok basit...Gladyatör mantığı 'benim için öl' öğretisi üzerine kurulmuştur...
Biz de arenalarda toplanırız 3-5 bin, genelde 20-30 bin kişiyi ve bekleriz birilerinin bizim için ölmesini...
Bizim için savaştıklarını düşünürüz ki isteriz sancağımız hep en yüksekte olsun...
Savaştan kaçınmak sadece üstün olana kadar beklemek ise eğer, savaştan uzak duralım' diyen bir Niccolo Macchiavelli mantığının hizmetkarı değil miyiz hepimiz?..
Bu minval üzere bakalım şimdi takımlarımızın Avrupa serüvenleri öncesindeki son durumuna...
GALATASARAY Şampiyonlar Ligi'nde geleceğini organize etmeye gidiyor 5 saat uçarak...
Takım savunması denilen illet yakasına yapışmış, omurgası darmadağınık olduğu için ligin zayıf halkası Gaziantepspor karşısında bile bir hayli zorlanmış bir şekilde gidiyor.
Orada olması bile büyük başarı kabul edilen ve kaybedecek hiçbir şeyi olmayan bir rakiple mücadele edecek...
Henüz yeteri kadar hızlı değiller ama çok daha tecrübeliler...
Oradaki maçları buradaki Astana maçından daha kolay olabilir; onu belirteyim hemen...
BEŞİKTAŞ an itibariyle Avrupa'dan puan getirebilmiş tek takımımız durumunda.
Ligin de en hızlısı ve etkilisi ama bu nedenle hata oranı da çok fazla...
Derbinin yine hızlı tarafı onlardı ve eğer bu bir savaş ise kralını verdiler.
Hile yapıp rakibi kandırmakta çok mahir davranan karşı tarafın altında kalmadılar ve hak ederek bir maç kazandılar...
FENERBAHÇE Celtic öncesi çok ağır bir darbe aldığı Molde faciasını umursamaz bir görüntüde. Camia şimdiden 'bizim için zaten önemli olan lig' demeye başladı bile. Oysa Shakhtar Donetsk sonrası 'UEFA'da sonuna kadar' diyorlardı mümtaz yetkililer...
Hayata bakışları farklı...
Derbi gecesi hatalı kadro oluşumuna rağmen ustalarının fazlalığıyla karşı koydular Beşiktaş'a; ama Van Persie gibi bir büyük ustaya gerekli servisi veremedikleri için kaybettiler...
Artık Pereira, 'Van Persie'yi eğitme çabaları' sendromundan vazgeçmeli ve Van Persie gibi bir büyük usta tarafından göreceği eğitimi kabullenmelidir.
Çünkü teknik direktörünün dediği gibi bizim ligimizde ilk 5 haftada kimse 'arayı açtık, nal topluyor' demek hadsizliğinde bulunamaz...
Bulunursa da böyle dersini verirler...
Eğer bu iş bir savaş ise...
O zaman 'barış için savaşalım' kadar güzel bir sözcük olabilir mi?..
POST-İT
2011 yılındaki finalde Marsel İlhan'ı yenerek şampiyonluğu kazanan Slovak tenisçi Lukas Lacko, bu kez Rumen rakibini saf dışı bırakarak İzmir Cup tarihinde "çifte şampiyonluk" kazanan ilk isim olarak kayıtlara geçti.
Tarihi bir gün yaşandı ve ben izlerken tadına doyamadım...
S-ÖZ:
'Şu an kurşunlarınız var. Ama kurşunlarınız bittiğinde ölmüş olmamı dileyin. Aksi takdirde
siz öleceksiniz...'
(V for Vandetta filminden...)