Savaşın iyisi barışın kötüsü OLMAZ

A -
A +

Üç gün aralı serüvenler başladığından bu yana iki üst üste kazandığımız, ya da iki üst üste kaybettiğimiz pek vaki değildir. Bu çok genel istatistiğe dayanarak da Yunan maçının kayıp olmayacağını hissediyorum. Bu mantıkla 17-21 Kasım Norveç ve Bosna maceralarının ikisini de kazanamayacağız ama, Norveç'e yenilmeden Bosna'yı yenip, istatistiği de bozmadan ikinci olup gideceğimizi hissediyorum. Ben futbolu sadece topun peşinde yaşamak istemeyenlerdenim. Futbolu sadece, "yuvarlanan topun peşine takılan kıllı adamların analizleri" olarak değil, kurgusuyla ve dramatik yapısıyla ele almayı tercih ettiğim için böyle yorumluyorum. Yunanistan maçını bir savaş, bir son şans gibi görürsek bir adım bile ileriye gidemeyeceğimizi, ancak stratejimizin bir parçası olarak görürsek bu işi Ali Sami Yen'de çözebileceğimizi düşünüyorum. Yunan takımı hepimizin bildiği gibi 3-5 pasın belini doğrultamayan, savunma ilkelliğinden asla kurtulamayan bir takım. Çapları çok sınırlı. Eksikleri bizden çok fazla. Ama bir şeyi iyi yapıyorlar. "Durdurmak" en iyi bildikleri şey. Topa bakarak değil, adamı kollayarak savunuyorlar. Demode modellerini en çağdaş biçimde uyguluyorlar!.. Uzunca bir süredir de "lobi gücü" denilen lojistik desteği de alıyorlar ve çok iyi kullanıyorlar. Alan savunurken geri çekilerek karşıladıkları için ve ilk hamleleri yapan taraf oldukları için hem yakalanmıyorlar, hem her yerde sayısal olarak bir fazla kalabiliyorlar. Ama bizim de "yumurta kapıya gelince" gibi bir özelliğimiz var. Becerimiz burada ortaya çıkıyor. Sıkıştık mı, sıkarız bir yerlerimizi ve zoru başarırız. İşte benim gördüğüm ışık bana bunu gösteriyor. Ve ben o ışığa biraz safça da olsa hâlâ güveniyorum. Yunanistan 4-1'in rövanşı falan gibi şovenist söylemleri kullanıyor ama ben hiç de öyle bir onur savaşına geleceklerini sanmıyorum. Sadece stratejik bir puan mücadelesi verecekler ve bizim sıkıntılı durumumuzdan yararlanıp, stratejik bir maç oynayacaklar. Bir puan onları çok yukarıda tutacak. Biz ise yenmek zorundayız. Burası da Ali Sami Yen... Bir odanın içinde bitmek üzere olan bir mumun son katre alevi hâlâ yanıyor ise, orası karanlık değildir beyler... Ve bütün yangınlar bir küçük kıvılcımdan çıkar. O küçücük ateş her şeyi tutuşturmaya yeter. Yarın gece maçın başındaki o küçücük ışık, maçın sonunda ortalığı ışıl ışıl yapacak bir aydınlığa dönüşecektir. Bu maç elinizdeki en hatalı kadroyu dizseniz bile yine de kazanacağımız bir maç haline dönüşür. Kazanan her kadro ve taktik doğru olmayabilir ama mubahtır. >> İyiler cesur olmalı Geçtiğimiz hafta çok özel çalışmalar yapan Turgut Reis Lions Kulübü'nün yemekli bir toplantısına konuk konuşmacı olarak davet edildim. Toplantının amacı 9-11 yaşa düşmüş madde bağımlılığı yaşayan çocuklarla, en görkemli huzurevi çalışmalarına katkıda bulunmaktı. Düşünebiliyor musunuz, yarım adada madde bağımlılığı 9 yaşındaki çocuklara kadar düşmüş. Kulübün dönem başkanı Belgin Yazgan hanımefendinin önderliğindeki çalışmalara eşimle birlikte biz de bir ucundan katkıda bulunduk. Bizim amacımız birkaç çocuğu daha kurtarmak, birkaç yaşlı insanı daha mutlu etmekti. Bayram öncesinde yaptığım en iyi şeyin, orada olmak ve o insanlarla paylaştığımız şeyler olduğunu düşünüyorum. İyiler en az kötüler kadar cesur olmalı yani. >> Hakanlar!.. Bizim bir kere şuna karar vermemiz gerekiyor: "Hakan Şükür oynasın" isteyenlerden misiniz, yoksa "Hakan Şükür oynamasın" isteyenlerden mi? Moldova maçı eleştirilerinin her listesinde değişmeyen madde "Hakan Şükür oynardı, oynamalıydı, oyuna girmeliydi" şeklinde. Üstelik; oynadığı maçların hemen hepsinde, "Hakan Şükür niye oynadı, yeter artık" diyenler tarafından yazılmıştı. >> Tarihin rövanşı olmaz Bütün dünya karşımıza geçti, tarihi geri sarmaya çalışıyor. Bu böyle giderse, "Siz Viyana'ya da gelmiştiniz" diye özür isteyecekler, "İstanbul'u nasıl olur da alırsınız?" diye tazminat da talep edecekler. Şımarıklıkları dizi geçti, gırtlağa geldi. Bakalım daha neler yapacaklar? >> 70 milyon genç Milli Takım için son dönemde yapılan en doğru ve hatta tek doğru şey, üst üste izlediğimiz reklam filmleri oldu. Kendini Milli Takım'ın gol sevincine kaptıran Türk genci, arabasında milli marş dinleyen Mehmet Aurelio ve tabii Cat Stevens'ın (Namı diğer Yusuf İslam'ın) Layd'd Arbanville uyarlaması bir harikaydı. Oradaki laboratuvar çalışması post ve avid-kurgu montajı bir harikaydı. Bunu; Dünya Kupası düzenleyenler bile bu kadar güzel ve başarılı yapamamışlardı. İlk kez Milli Takım için "yapılanlar", Milli Takımın bizim için "yaptıklarından" daha işlevsel, daha verimli, daha estetik ve çok daha güzel oldu. Sadece Gökhan Ünal, Moldova kalesine yapması gereken vuruşu; arkasındaki 70 milyon gençle o muhteşem reklam filminde can alıcı yere yaptığı vuruşu, o filmde tükettiği için maçta yapamadı. Hareket halindeki topa vurmanın en büyük ustalarından birini reklam filminde tükettik anlaşılan... Maça bir şey kalmadı ondan geriye... Ama Milli Takımın en Avrupai tarafının, onun için yapılan reklam filmleri olduğunu söyleyebilirim. >> S-ÖZ Çocuklar karanlıktan korkabilir, bu çok doğaldır. Ancak aydınlıktan korkan aydınlar asla bağışlanamaz. (Eflatun) >> POST-İT Milli Takım, en öndeki Hakan'ın yokluğu ile, en arkadaki Hakan'ın varlığı arasında 2 puan bıraktı Moldova'da. Bu takım spor basınımıza konuşabileceği bir Hakan bulmakta hiç zorlanmıyor. (Ümit Aktan) Savaşan iki orduya uzaktan bakın. Ölmekte olan tek bir ordu görürsünüz. Yarın savaşımız değil, maçımız var.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.