Prof Dr. Toktamış Ateş, "Ben şu andaki Türkiye''nin biraz daha adil, biraz daha hakça paylaşım yapıldığında çok iyi hale geleceğine inanıyorum. Yani helva yapacak unumuz, yağımız, şekerimiz, her şeyimiz var da, bir tek helva yapacak adamımız yok. Ama o da bu da bu ülkeden çıkar" diyor. Ateş''in görüşleri şöyle... Gündemdeki konu SSK Meseleyi tek çerçeve içinde ele almamak lazım. Bugün gerçekten Türkiye emekliler cenneti. Bu durum millete de yük getiriyor. Fakat işin başka boyutunda şunu görüyoruz. SSK''ya yatırılan primler şimdiye kadar hep yanlış değerlendirilmiş. Ayrıca devlet, işverenden SSK primi tahsil edememiş. Ederken de çok düşük faizle etmiş. Böylece SSK çöküntü noktasına gelmiş. Bunu işçi değil devlet yapmış. Ayrıca SSK kâr amaçlı bir kavram değil. Devletin vatandaşına karşı vecibesidir. Devletin çok borcu olabilir. Ama devlet bunun için vardır. Devlet vatandaşının dış güvenliğini de sağlayacak, iç güvenliğini de sağlayacak, sosyal güvenliğini de sağlayacaktır. O bakımdan sosyal güvenliğe ayrılan parayı, bir zarar olarak görmek yanlıştır. İkinci bir nokta, gerçekten Türkiye bir emeklilik cenneti ama, emeklilik yaşını 60''a çektiğiniz zaman başka sorunlarla karşılaşırsınız. Şöyle ki, bugün ülkemizde hemen hiçbir işveren, yaşı 50''yi geçmiş bir insanı çalıştırmıyor. O halde, bir adam elli yaşında işten çıkarılacak, 60 yaşına kadar sosyal güvence altına giremeyecek. O zaman ne yapacak bu adam? Netice olarak, eğer devlet şu anda tasarıda öngörülen işsizlik sigortasını ve beraberinde de çalışana iş güvencesi sağlayabilirse, emeklilik yaşının bu şekilde yükseğe çekilmesinde sakınca görmüyorum. Hatta gereklidir diyorum. Ama bu iki şart yerine getirilerek... İnanıyor musunuz? Her ne kadar tepkiler olsa da, bu kanunun uygulanacağına inanıyorum. Zaten bugün tüm işçilerden tepki geleceğini de tahmin etmiyorum. Çünkü bazı kesimlerde, bir profesörden çok alan işçiler var. Memur zammı ise sadece memuru ilgilendiren bir durum. Onların da örgütü olmadığı için pek birşey yapamıyorlar. İşçileri biraz harekete geçiren şey, emeklilik yaşının ileri alınmasıdır. O da genel bir tepkiyi çıkartmayacaktır. O bakımdan çok büyük tepkiler olacağını tahmin etmiyorum. Üniversite ve gençlik Gençlik dünyanın her yerinde toplumun dinamizmidir. Değişimin lokomotifidirler. Gençlik bulunduğu noktadan rahatsız olup, daha çok ister. O bakımdan dünyanın her yerinde gençlik biraz huzursuz, biraz hoşnutsuz, biraz da isyankârdır, hırçındır. Ama gençlik Türkiye''nin konumunda daha farklıdır. Atatürk hariç, dünyada hiçbir devletin kurucusu, kurduğu devleti gençliğe emanet etmemiştir. Bu bir kavram olarak gençliktir. Ama maalesef Cumhuriyet, bugün gençlerimizin taleplerini karşılamaktan uzaktır. Maalesef bu öyledir. Bugün dünya küçülmüştür. Gençlik ve toplum dünyadan haberdar olmaktadır. Gördüğü yenilikleri haliyle istemektedir. Ama üretimden gelen alım gücü olmayınca çoğunluk bu nimetlerden faydalanamaz. Bu da ister istemez sosyal huzursuzluğu, sosyal hoşnutsuzluğu birlikte getirir. Bugün üniversitelerde de durum böyledir. Milyonlarca öğrenciden çok ama çok azı iyi bir okula girebiliyor. Diğeri toplumda gizli işsiz olarak dolaşıyor. Bir de üniversiteye girenlerin sorunları var. Kalacak yer sorunu, geçim sorunu, üniversite harç sorunu, ders ve hoca yetersizliği, bazı katı kuralcı yaklaşımlar vs. gibi... Bütün bunlar gençliği biraz hoşnutsuz, biraz hırçın yapıyor. Ülkenin geleceği Çok ciddi sorunlarımız var. Durum vahim ama umutsuz değilim. Çünkü biz bugün bile ürettiğinden çok tüketen insanlarız. Bunu karşılayacak üretim olmayınca, bu durum ya enflasyon ya borç olarak çıkıyor karşımıza. Bir de demokrasinin önünde engeller var. Bu, siyasetçi olabilir, işveren olabilir, falan olabilir filan olabilir. Ama temelde, bunlar, demokrasi normal süreçte işlerse zarar görecek kişi veya kişilerdir. Öyle bazı söyleyenlere inanmamak lazım. Bizim insanımız üretici, çalışkan, sabırlı, akıllıdır. Bütün zor şartlara rağmen ülkemiz belirli bir seviyeye gelmiştir. Ben şu andaki Türkiye''nin biraz daha adil, biraz daha hakça paylaşım yapıldığında çok iyi hale geleceğine inanıyorum. Yani, helva yapacak unumuz, yağımız, şekerimiz, her şeyimiz var da, bir tek helva yapacak adamımız yok. Ama o da, bu bu ülkeden çıkar. Bu parlamentodan, bu vasıfta böyle en az yüz kişi çıkar. Kendimizi hafife almayalım. Öyleyse atalarımızın dediği gibi, "Ağlayıp da gözden mi olalım, sızlayıp da dizden mi olalım?" Hiç umutsuz olmaya gerek yok. Gelecekte iyi olacağız. Toktamış Ateş''ten bir hatıra Herkese nasip olmayan mutluluk Hatıra deyince, yıllar önceydi... Üniversite giriş sınavları merkezi sisteme bağlı değildi o zaman. Her üniversite kendi sınavını kendisi yapıyordu. Bir arkadaşımla birlikte, şu İstanbul Üniversitesi ana giriş kapısından içeri girerken, arkadaşım bana demişti ki: -Yahu Toktamış, bir gün bu kapının altından öğrenci olarak da girer miyiz be?.. "-İnşallah" demiştim. Şimdi o günden bu güne aradan kırk yıl geçti... Kırk yıldır o kapının altından girip çıkıyoruz. Her seferinde o günler hatırıma geliyor. Bunu hiç ama hiç unutmam. Günümüzde hem mesleği, hem sevdası aynı olan kişi çok az. Ben şu bulunduğum konum için halime şükrediyorum. Bunun altını çizerek söylüyorum. Bu halime şükrediyorum. Çünkü hem işimi yapıyorum. Hem çok sevdiğim bir alanda ilim alanında sürekli çalışıyorum. Bu her insana nasip olmaz. Bir kelime bir cümle Eğitim: Temel. Enflasyon: Canavar değil, oyun. IMF: Onlar gelmedi biz çağırdık. Emeklilik: Felaket. İdam: Yanlış Demokrasi: Vazgeçilmez. İşçi: İşçi. Gündem: Sürekli değiştiriliyor. Vatandaş: Doğrulardan ve haklarından habersiz. Hukuk: Tam uygulanmıyor. İntihar: Bazen oyun.

