Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A
"30 yaşında gösteren kadın, muayenehaneye zorlukla getirilebilmişti. Ayılıp bayılıp, sık sık "sinir krizi" geçiriyormuş. Muayene için soruları yöneltmeme fırsat kalmadan yine bir sinir krizi geçirdi. Aslında teşhis açısından muayene sırasında rahatsızlığın gelmesi yararlı bile sayılabilirdi. Çünkü ne kadar anlatılırsa anlatılsın bizzat hekimin müşahede etmesinin üstünlüğü tartışılmazdı. Hanım hasta, birden titreyerek sarsılmış ve kendini külçe gibi yere bırakıvermişti. Tabii aile büyük telaş içinde üzerine üşüştü. Kendilerine hastanın yanından uzaklaşmalarını söyledim. Evet, görünüşü üzüntü ve sıkıntının fazla olduğu hallerde görülebilen konversiyon bayılması idi. Hemen elim gözkapağına gitti, araladığımda gözlerinin kıpır kıpır oynadıklarını gördüm. Artık şüphem kalmamıştı. Ailenin ifadesine göre, son bir haftadır ev işlerini yapamaz olmuştu. Çok sık, bu şekilde krize giriyor, yanında biri devamlı kalmak zorunda kalıyordu. Hastaya defalarca seslenmeme rağmen iletişim kurmak mümkün olmayınca, "Yatıracağız" dedim. "Bir süre hastanede kalmalı, zaten ifadenize göre bir haftadır yemek de yemiyor. Beslenmesini düzenlemek için hastanede yatmalı. Bu hanımın derdi var." diye ekledim. Kocasının başını bir suçlu gibi eğdiği ve göz temasından kaçtığı dikkatimi çekti. Hastayı hastaneye aldım ve çeşitli ilaçlarla birlikte damar içi beslenmeye (serum takarak) başladım. Hasta aynı günün akşamı konuşmaya başladı. Gerçekten hanım hastamız dolu idi. Gözyaşlarını tutamayarak anlatıyordu: "- Doktor bey, ben 6 yıllık evliyim. 2 ufak çocuğum var. Beyimle bir problemim yok. Ondan zaten aşırı isteklerim olamaz. Geçinip gidiyoruz. Ama eşimin erkek kardeşinin bizimle oturmasına dayanamıyorum. Sakın yanlış anlamayın, onun çamaşırına, bulaşığına değil itirazım. Ayrı otursun, çamaşırını getirsin ak pak edeyim. Yakında daire tutsun, yemeğini götüreyim. Bunlar zoruma gitmiyor. Ben muhafazakar bir bayanım. Evde abdest almam gerekiyor, kendimi aşırı kontrol ediyorum. Bazen yorgun oluyorum, sere serpe yatamıyorum. Beyimle samimiyete dayanan hareketlerde bulunamıyorum. Çünkü eşimin kardeşi bana namahrem. Zaten hayatımın çoğu evimde geçiyor, orada da devamlı kendimi sakınarak sıkıyorum. Ben ona da alışmıştım. Fakat şimdi öğrendiğime göre beyimin ikinci erkek kardeşi de memleketten gelecek ve yanımıza yerleşecekmiş. İşte buna dayanamam, bu kadarı da fazla. Bunu duyunca hastalandım, hepten sinirlerim bozuldu. Kendime hakim olamıyorum." Gerçekten bu hanım söylediklerinden haklı idi. Böyle bir bayan, vaktinin çoğunu geçirdiği evinde elbette rahat edemez, dolayısıyla hep kendini sakınmak zorunda kalırsa hayat tabii ki işkence halini alırdı. Beyine bunları anlattığımda: "Doktor bey, ben de, onun çilesini biliyor, hak veriyorum. Ancak bizim memleketin âdetidir. Doğulu bir erkek kardeşini evine alır. Böyle yapmazsam, kardeşlerimi reddedersem, akrabalarım tarafından dışlanırım. Herkes beni hakir görür. Ama yine de bir çıkış yolu bulacağımı ümid ediyorum." diyordu. Böyle devam ediyor Doç. Dr. Sefa Saygılı, kitabında. Gerçekten çözümü ne olabilir böyle bir sıkıntının. Sonra, aileler arasında sadece böylesi sıkıntılar mı var? Kaynana derdi, kıskançlıklar, ekonomik problemler, eşlerin sadakati, moda ve ruh sağlığı gibi yüzlerce sebepten tartışmalar, kavgalar, hatta boşanmaya varan anlaşmazlıklar söz konusu olmuyor mu? Ama herşyin bir çaresi olduğuna göre, böylesi sorunların da üstesinden gelebilir günümüz insanı. İşte bu amaçla akıcı bir üslupla "Evlilikte Mutluluk Sanatı" adlı kitabı kaleme almış ve eşlere pratik olarak aile içi geçimsizlik ve çözüm önerileri sunmuş sayın Saygılı. Türdav Yayınları, 511 61 62 Bir de "Dünyayı Aldatanlar"dan söz etmiş yazar. Sahi Dünyayı aldatmak mümkün mü? Freud, Darwin, Marks, Nostradamus, Satanizmin kurucusu Anton Lavey gibi insanlar neler yapmışlar dünyayı etkilemek için? Gerçekten, "İnsanların meşhur olmak, başarılı olmak, ilgi çekebilmek uğruna akla gelmeyecek şeytanlıklar düşündüğünü ve yaptığını görüyoruz. Hatta yer yer bu aldatıcı "gerçeğe" milyonlar, milyarlar inanıyor. Aldatıcı "gerçekler" kimi zaman ilim kıyafetiyle, kimi zaman "çağdaşlık" maskesiyle, kimi zaman da "moda" kostümüyle bize takdim ediliyor. Özellikle çağımızda medya, ilim merkezleri ve "otoriteler" tarafından yapılan propagandalar, aldatıcı "gerçeklere" karşı koymak için ortalama insanlarda güç bırakmıyor. Fakat birinin çıkıp "kral çıplak" demesi gerekir. Doç. Dr. Sefa Saygılı, bu konuda da epey araştırma yapmış ve "Dünyayı Aldatanlar" isimli kitabını yayınlamış. Özellikle arayış içersinde olan ve çevrenin karşı koyulmaz baskılarından bunalan gençlik için incelenmesi gereken eserlerden biri olduğu kanaatindeyiz.
ÖNE ÇIKANLAR