Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A
İstanbul''dan Kenan Ünaldı beyin, konuya ilişkin gazete kupürüyle birlikte gönderdiği hatırası, şu mübarek günlerde biraz daha idrak ettiğimiz güzel dinimiz hakkında enteresan bir yorum içeriyor. "-İSAV sempozyumundan çoğumuzun haberi bile olmamıştır. Üç gün süren sempozyumun kapanış konuşmasında Prof Dr. Ali Özek''in şu cümlesi çok manidardı: "Çektiğimiz sıkıntıların temelinde tarihimizi ve dinimizi iyi anlayamamak ve uygulayamamak yatıyor." Gazetedeki bu haberi okurken, yıllar bir film şeridi gibi canlandı gözlerimde. Daha dün gibi hatırlıyorum. Adana''daki Bebekli Kilise Vakfı''na ait bir binanın, akrabalarım tarafından kiralanması vesilesiyle kilisenin yetkili rahibi ile bir sohbetimiz olmuştu. Kendisine peygamber efendimizi çok beğenen, Alman Von Bismark''tan söz edince, konuşmam biter bitmez enteresan bir söz söylemişti rahip: "Sizin için, Hüseyin Cahit ne ise bizim için de Bismark odur!" Burada birazcık hafızamızı yoklayalım istersniz. Biliyorsunuz Von Bismark, adının önünde ve sonunda (Prens, Dük, Kont, Şansölye, Başkan) gibi unvanlara sahip, ayrıca dâhi, filozof olarak ta vasıflandırılan Avrupa''nın ve Hıristiyanlığın yetiştirdiği büyük devlet adamlarından biri. Ana Britannica ansiklopedisindeki özgeçmişine göre Bismark, Alman birliğinin ve imparatorluğunun kurucusudur. Önceleri Hıristiyanlığa karşı ilgisiz olan Bismark, evleneceği bir kızın çevresi nedeniyle koyu bir dindarlığa yöneliyor. Meclis''te de reaksiyoner kesimin sözcüzü olarak sivriliyor. Katolik haklarının savunucularına karşı yoğun bir mücadele yürütüyor. Tarikat topluluklarını ortadan kaldırıyor. Devlet sosyalizmi ile de Alman halkının kahramanı oluyor. İşte böyle bir Bismark bakınız Sevgili Peygamberimiz hakkında neler söylüyor: "Muhtelif devirlerde insanlığı idare etmek için, ilâhi kattan geldiği iddia edilen tüm semavi kitapları bütünüyle inceledimse de hiçbirinde bir hikmet ve isabet göremedim. Lâkin Kur''an bu kayıttan âzâdedir. Ben Kur''an''ı her cihetten tetkik ettim. Her kelimesinde büyük bir hikmet gördüm. Şunu iddia ederim ki Muhammed (aleyhisselam) mümtaz bir kudrettir. -Sana muasır (senin devrinde) bir vücut olamadığımdan (yaşayamadığımdan) dolayı müteessirim. Beşeriyet senin gibi mümtaz bir kudreti bir defa görmüş, bundan sonra da göremiyecektir. Ben önünde Kemal-ı hürmetle eğilirim." Benim bu bilgiçliğe hayret ettiğimi sezmiş olacak ki, bu anı ile asıl üzerinde durmak istediğim hususa konu olarak dedi ki: "Kenan bey, ben senin dinini de, dindar olanınızla olmayanınızı da en az senin kadar bilirim. Örneğin sizin kaç diplomanız var? -Bir tane. -Ama benim iki tane biliyor musun. Ve ne demek istediğimi anlıyor musun? O gün bugün hep içimde bir ukde olarak durur. Keşke bizim din adamlarımız da şu rahip misali, gerine gerine, benim iki diplomam var diyebilseler... Tecrübi ve dini bilgilerle donanmış, hem de iki diplomalı aydın din adanlarımız içte ve dışta, özel ve resmi salonlarda, kürsülerde, mimberde, mihrapta, merdivenlerden bahçelere taşan topluluklara hitaben bir seslenebilseler, dinimizin hurafelerden arınmış güzelliğini bir sunabilseler, bak bakalım ortalıklarda "Türkiye protestanları" gibi, "satanistler" gibi toplumdan kopmuşlardan ve huzurumuzu kemirip duran ahlak buhranından eser kalır mı? Gaziantep Milletvekili Bedri İncetahtacı Bütçe Komisyonunda şöyle diyor: "Şu anda birinci ihitiyaç cami yapma değildir. Aslolan camilerde, hurafelerden arındırılmış ve gerçek bilgilerle donatılmış din adamlarınca islâmın anlatılmasıdır?" Benim diyeceğim ve dediğim de budur... İki diplomalı rahip de zaten bize bunu söylemek istemiyor muydu?
ÖNE ÇIKANLAR