Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A
12 Eylül Anayasası üzerine Sayın Yargıtay Başkanının açıklamaları toplumun önemli bir kısmında destek gördü ama destek verenler zaten bu görüşteydiler. Ama, bu konuşma desteklenirken bir şey düşünülmedi. Yargıtay başkanının acaba böyle bir açıklama yapmaya hakkı var mıydı? Bu hususta, hakkı var veya yok diye herhangi bir yasa yok ama müessesenin fonksiyonu dikkate alındığı zaman böyle bir beyanın tehlikeli olabileceği anlaşılır. Çünkü sayın başkan dedi ki: "Sistem esastan bozuktur. A''dan Z''ye kadar değiştirilmelidir." Aksi görüşte olanlar -ki ben de bunlardan biriyim- Yargıtaya duyduğum saygı dolayısıyla bu hususta öze dokunan hiçbir beyanda bulunmadım. Cevap veririm, cevap verilir ve tartışma büyür. Belki arada şiddetli tatsız kelimeler de söylenilebilir. Bunların hepsi Yargıtay Başkanından ziyade Yargıtayı zedeler. Tartışma daha ileri götürülürse müesseselerin zarar göreceğini düşünüyorum. Bu bakımdan "Yargı posizyonunun başında olanlar yargının tarafsızlığına halel getirebilecek, gölge düşürecek beyanlardan kaçınmalıdırlar" diye düşünüyorum. Özetlersek, Sami beyin bu beyanatının yersiz olduğu, bu beyanatı yapmaması gerektiği kanaatindeyim. Ne söylediğini ben anlamadım Bir adli yılın açılış töreninde, sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan, Sayın Genelkurmay Başkanı gibi devletin zirvesindeki kimseleri davet edip, onlara Anayasa Hukuku dersi verir gibi sözler söylemek, hele onların konumunun gayri meşru olduğunu yüzlerine söylemek... Bu olacak iş değil. Ama sayın Sami Selçuk, "Ben öyle söylemek istemedim" diyor. "Ben gayri meşrudur"demek istemedim diyor. Yani ne söylediği anlaşılmıyor. Yani ben bir uzmanım. Elime yazılı bir metin geçmedi ama televizyonda izlediğim kadarıyla ne söylediğini ben anlayamadım. Affa karşıyım Ben esasta affa karşıyım. Bakın İngiltere''de bir af olmamıştır şimdiye kadar. Amerika''da yoktur. Yanlız devlet başkanı ferdi af yapmıştır ama kolektif af yoktur. Bizim kamu hukuku düzenimiz büyük ölçüde Fransa''dan etkilenmiştir. Fransa''nın etkisinde kalmışız daima. Bu af konusunda da orayı izlemişiz. Fransa''da on-on beş senede bir, politik olarak genel af ilan ederler. Türkiye de Fransa''dan etkilenmiştir. Dolayısıyla Türkiye''nin böyle bir affı yapmaması lazımdır. Çok üzülüyorum Çok büyük üzüntü içersindeyim. İ.Ü. Hukuk Fakültesi öğretim üyelerinin bulunduğu kat tamamen tahrip olmuş. Her öğretim üyesinin odasında 200-300 ciltlik kitap vardı. Benim üçbin ciltlik kütüphanemin yarısı oradaydı. Nerde olduğunu bilmiyorum. Depremden önce burada değildim. Dün öğrendim, gidip soruşturacağım. Gerekirse dava açacağım. Kitaba ve kütüphaneye değer vermeyen bir üniversite olur mu? Bu kitaplar ki herbiri paha biçilmez kitaplardır. Aşağı yukarı dört beş bin cilt kitap kaybolmuştur orada... Sebebini tam bilemiyorum ama Sayın Rektör, bilhassa Hukuk Fakültesiyle ters düşmüştür. Çünkü Hukuk Fakültesi kurallara bağlı, geleneklere bağlı ve toplumun temeli olan hukuk ve devletin temeli olan adaleti gerçekleştirmek felsefesiyle yoğrulmuş insanların bulunduğu bir fakültedir. Bu insanlarla ters düşen insanın herhalde benim kusurum nerde diye araştırması lazımdır. Ama Sayın rektör herhalde kendi dünya görüşü doğrultusunda uygulamalar yapmaktadır. Telefon etmişler gelin kitaplarınızı alın diye. Bir gün içinde de kitapları almış atmışlar. Bir gün o kadar kitap nasıl alınır? Benim bütün Kıbrıs anıları, Rumlarla yaptığımız yazışmalar, diğer topladığım belgeler kayboldu. Bütün müzakereler ve karşılıklı tekliflerin tutunakları falan. Bunların hepsi gitmiş... Türkiye''deki seçimlerin başından itibaren belgeleri oradaydı. Seçim kanunları köşesi yapmıştık. Hepsi kaybolmuş. Pişmanım Ben bir armatörün oğluydum. Babam armatördü. Samsun''da gemileri falan vardı. Benim hayalim de kaptan olmaktı. Ama birgün kaptan olmamam konusunda annemden temiz bir dayak yedim. Ondan sonra kaptanlık isteğim falan kalmadı... Bugün aklıma geldikçe hep iç çekerim. Ama bugünkü halimden, seçtiğim meslekten dolayı memnunum. Çünkü onur verici bir meslekti. Tüm amaçlarıma da kavuşmuşumdur. Kim ne derse desin bu memlekete iyi bir anayasa yaptım. Bakın halen kullanılıyor. Çok üzüldüm Onüç yaşındaydım. Babamın ölüm haberiyle dünyam karardı. O acıyı hiç ama hiç unutamam. Bir de gençliğimde çok çalışmama rağmen yine de keşke daha çok çalışsaydım diye üzülüyorum. Çok sevindim Yurt dışındaki tahsilim esnasında eşimle tanışma anımı hiç unutamam. O kadar sevinmiştim ki... Hani derler ya, insanın içi içine sığmaz, öyle olmuştum. Rumlar ve megalo idea Kıbrıs konusu gündemde. Yunanlılar ise megalo ideayı ta 1820''lerden beri sürdürmektedirler. Bir anımı anlatayım bu konuda. 1974''teki Kıbrıs çıkarmasından sonra bizde kalan bölgede Barnabe manastırı vardı. Makarios her pazar günü gelip orada takdis ederdi. Derken Barnabeyi boşalttılar. Duyduk ki, 70-80 yaşlarında bir papaz kalmış yalnızca. İstanbul''dan bir arkadaşım gelmişti. Ona adayı gezdiriyordum. Buraya da gittik. Papaz gayet iyi Türkçe konuşuyor. Bizi karşıladı. Karşılıklı iyi dileklerde bulunduk falan. Ayrıldık. Dışarı çıktığımda arkadaşım bana dedi ki: -Sen duvardaki haritayı görün mü? -Ne olmuş ki? Ege haritası falan... -Olur mu? Orada Megalo ideanın sınırları çizilmiş. Sakarya nehrine kadar hudut çizmişler. Düşünün, Kıbrıs''taki bir Rum kilisesi Sakarya nehrine kadar bir Megalo idea haritası çiziyor. Biz Denktaş''la beraber müzakarelerde bulunduk. Onların iç yüzünü iyi biliyoruz. Onlar elini versen kolunu çekip almak isterler. Ama şunu da söyleyeyim ki, Yunanistan''da ve Kıbrıs''ta Türklerle huzur içinde yaşamak isteyen Rumlar önemli sayıdadır... Ama EOKA çetesinin tesiriyle birşey söyleyemezler.
ÖNE ÇIKANLAR