"Orman köylüsüne bir sabotajcı ihanet erbabı, bir arazi mafyası vurguncusu gözüyle bakmayalım. Orman köylüsü bu günahları asla işlemez. Bu nedenle kanuna "sabotaj" ve "mafya" sözcüklerini ekleyerek affedilmezliğin muhatabının belirlenmesi ile orman köylüsünün işlediği orman suçu ayırt edilebilir. İnsanı kahreden bir diğer husus ise bir Allah kulunun çıkıp bu yaraya parmak basmamasıdır. Çünkü orman köylüsü sahipsizdir." Ülkemizde hergün bir yenisi yaşanan yoğun gündem maddelerine rağmen, bir de temelden ele alınması gereken her zaman önemini koruyan gizli gündemler var. Emekli Orman Mühendisi Kenan Ünaldı beyin "Orman köylüsü sahip arıyor" başlıklı hatırası da bunlardan birini konu ediyor. Ormanlarımız ve orman köylülerimiz gerçeğini yani... "Bir ilimizde öğretmen okulu ile lise son sınıf öğrencileri arasında cazip ödüllü bir münazara tertiplemiştim. Konusu da şuydu: -Ülkemizde kanunsuz müdahelelerle meydana gelen orman alanları daralması zaruretten mi, yoksa cehalette mi ileri gelmektedir? "Zaruretten ileri gelmekterdir" tezini savunan taraftan bir öğrenci şöyle dedi: -Ben fakir bir orman köylüsünün çocuğuyum. Biz gerek yakarak, gerek kesip kökleyerek elde ettiğimiz orman toprağıyla geçimimizi sağlarız. Bu alanlar tekrar tekrar filiz verdikleri için bunların her sene temizlenmesi gerekir. Biz bu temizleme işlemine yerel ifadeyle "göynük" deriz. Göynük görmeyen tarla, hemen yabanlaşır ekilip sürülmez hale gelir. Tabii o zaman da biz aç kalırız. Sizin anlayacağınız yaşamak için biz orman köylüsü, büyük veya küçük suçunu işleye işleye ormanla sürekli mücadele halindeyiz; yani zaruretin esirleriyiz. "Cehaletten ileri gelmektedir" tezini savunan taraftan bir öğrencinin sözleriyse şöyleydi: -"Ormansız vatan, vatan değildir"in anlamını ben şu gördüğüm eğitimle öğrenebildim. Öğreninciye kadar da nice orman suçunun içinde bulundum. Ama şimdi bir elime Kaarun''un hazinelerini koyup, diğer elime de balta vererek "vur yeşile bu hazine senin olsun" deseler, anında her ikisini de fırlatır atar geçer giderim. Fazla söze gerek yok; orman alanlarımızın daralmasını doğuran kanunsuz müdahaleler, işte şu iki çocuğun eşsiz bir içtenlikle dile getirdikleri yaşanmış somut gerçekler olarak "zaruret" ve "cehalet" ikilisinin eseridir. Orman köylüsü ise bu azmettiricilerin tetikçileridir. Geriye kalan hırpalanmış orman, fakirlik, pişmanlık... İşte Edirne''nin 300 nüfuslu Yazır köyü. Ormanlarını akılsızca yiyip bitirdikten sonra şimdi, İstanbul Şişli Etfal Hastanesi''nin TEMA ile hazırladığı dış kaynaklı kalkındırma projesiyle yoksulluk ıstırabından kurtulmayı bekliyor. Peki orman köylüsünün zaruretten dolayı ormanlara verdiği zarar-ziyan nasıl önlenecek, azaltılacak? Orman köylüsünün sırf ormandan elde ettiği gelir ile ormana zarar vermez maddi güce sahip olması kesinlikle mümkün değildir. Zira bu terazi bu kadar sıkleti çekemez. Zaten kimsenin kuşkusu olmasın bugün orman köylüsü kanunların ve orman teşkilatının verdiği imkan nisbetinde ormandan yararlanmaktadır. Bu nedenle mutlaka onlara orman dışından başka yollarla gelir kaynakları sağlanmalıdır. TEMA bu amaçla çalışıyor. Bakanlıkta bu amaçla bir Genel Müdürlük faaliyettedir. Gerçek bu iken, üzülerek ifade edelim ki, bazı meslekten olmayan Orman Bakanları, koltuğa oturur oturmaz ilk demeci "Orman köylüsünü ırgatlıktan patronluğa çıkaracağım. 20 milyon hektarı bulan ormanların işletilmesini orman köylüsüne bırakacağım" yollu oluyor. 20 hektarın yarısından çoğu da bozuk vasıflıdır. Bu bilgileri asıl konumuza gelmek için vermiş bulunuyorum. Şu kadere bakın ki, zaruret ve cehaletin azmettiriciliği ile orman suçu işlemeden hayatını sürdürmesi imkanı olmayan orman köylüsü için kanun şöyle diyor: "Ormanı yok etmek ve daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz." Peki sorulmaz mı; sen devlet olarak orman köylüsünü suça azmettiren güçleri defedemediğine göre, bir de onu af lutfundan mahrum etmen, hangi hukuk, adalet ve nefaset kurallarına, eşitlik ilkelerine ve kamu vicdanına uygun düşecektir?! Böyle bir mahrumiyet 10-15 milyon orman köylüsüne düpedüz hakarettir. Orman köylüsüne bir sabotajcı ihanet erbabı, bir arazi mafyası vurguncusu gözüyle bakmayalım. Orman köylüsü bu suçları asla işlemez. Bu nedenle kanuna "sabotaj" ve "mafya" sözcüklerini ekleyerek affedilmezliğin muhatabının belirlenmesi ile orman köylüsünün işlediği orman suçu ayırt edilebilir. İnsanı kahreden bir diğer husus ise bir Allah kulunun çıkıp bu yaraya parmak basmamasıdır. Çünkü orman köylüsü sahipsizdir sahipsiz! Şimdi onlar kendilerine bir sahip aramaktadırlar.

