Allah, birdir, doğmamış ve doğurmamıştır. Ona hiçbir şey denk değildir.
Ebû Hayyân hazretleri tefsîr, kırâat, hadîs ve lügat âlimidir. 654 (m. 1256) senesinde Endülüs'te (İspanya) Gırnata’ya (Granada) bağlı Matahşâraş (Monte Jeres) denilen yerde doğdu. Gırnata’da ilim tahsil ettikten sonra Mekke’ye, oradan da Kâhire’ye gitti. Burada talebe yetiştirdi. 745 (m. 1344) senesinde Kâhire’de vefât etti. El-Bahr-ül-Muhît isimli Tefsîr kitabı meşhurdur. Bu eserinde şöyle anlatır:
Allah, birdir, doğmamış ve doğurmamıştır. Ona hiçbir şey denk değildir. O yarattıklarından hiçbirine benzemez, isimleri, zati ve fiilî sıfatıyla hep var olmuş ve var olacaktır. Onun isim ve sıfatlarından hiçbiri sonradan olma değildir, hepsi ezelidir. O ilmiyle daima bilir, kudretiyle daima kadirdir. Kelam ile konuşur, yaratması ile daima halıktır, fiili ile daima faildir. Yapılan şey mahluktur. Allah’ın fiili ise mahluk değildir.
Tevhidin aslı, Amentü’ye inanmaktır. Kur’ânda zikredilen el, yüz ve nefs gibi şeyler, keyfiyetsiz sıfatlardır. Onun eli, kudreti veya nimetidir denilemez. Çünkü bu takdirde sıfat iptal edilmiş olur. Allahü teâlâ ahirette Cennette görülecektir.
Allahü teâlânın, isim ve sıfatlarının hepsi de azamet ve fazilette eşittir, aralarında farklılık yoktur.
Onun sıfatlarının hepsi, mahlukların sıfatlarından başkadır. O işitir, fakat bizim işittiğimiz gibi değil. O kadirdir, fakat bizim gücümüzün yettiği gibi değil. Biz uzuvlar ve harflerle konuşuruz. Oysaki Allah, uzuvsuz ve harfsiz konuşur. Harfler mahluktur, fakat Allah’ın kelamı mahluk değildir.
Kur’ân-ı kerim mahluk [yaratık] değildir, orada Peygamberlerden, kâfirlerden, mesela Firavun ve İblisten naklen verilen haberlerin hepsi Allah kelamıdır. Allah’ın kelamı mahluk değildir.
Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselamın neslini, sulbünden insan şeklinde çıkarmış, onlara akıl vermiş, hitap etmiş, imanı emredip, küfrü yasaklamıştır. Onlar da onun Rab olduğunu ikrar etmişlerdir. Bu, onların imanıdır. İşte onlar bu fıtrat üzerine doğarlar. Bundan sonra küfre sapan, bu fıtratı değiştirip bozmuş olur. İman ve tasdik eden de fıtratında sebat ve devam göstermiş olur.
Peygamberlerin hepsi de küçük, büyük günah ve çirkin hâllerden beridir. Fakat onların sürçme ve hataları vaki olmuştur. [Buna zelle denir. Zelle, doğrular içinde en doğruyu bulamamak demektir.] Peygamberlerin mucizeleri ve velilerin kerametleri haktır.
Vehbi Tülek'in önceki yazıları...