Allahü teâlâya sıdk ve ihlâs ile ibâdet et!..

Sesli Dinle
A -
A +

Hâce Behâeddîn Zekeriyyâ hazretleri Hindistan'da yetişen büyük velîlerdendir. 1169 (H.565) senesinde Hindistan'da Mültân şehrinde doğdu. Buhârâ'da yedi sene ilim tahsil etti. Sonra hacca gitti. Hacdan sonra, Mekke-i mükerremede kalıp ilim tahsiline orada devâm etti. Bağdât'a gelip o zamânın büyük velîlerinden Şihâbüddîn-i Sühreverdî hazretlerinin talebelerinden oldu. Kısa zamanda yetişerek, hırka giyme nîmetine kavuştu. Tekrar Hindistan'a döndü. O zamanda Hindistan'da bulunan en büyük velîlerden Ferîdüddîn-i Genc-i Şeker ve Hâce Kutbüddîn-i Bahtiyâr Kâkî hazretleri ile aynı zamanda yaşamışlardır. Birbirlerini çok severlerdi ve birbirlerine çok bağlı idiler. 1266 (H.665) senesinde orada vefât etti.

 

Bir mektubunda şöyle nasîhat etmektedir: "Bedenin selâmeti, sıhhati, az yemek; rûhun selâmeti, sıhhati, günâhları terk etmekte; dînin selâmeti, sıhhati ise Peygamber efendimize salât (hayır duâlar) getirmektir." Yine buyurdu ki: "Bir kalpte Allahü teâlâya olan aşk ateşi yok ise, o kalp ölü bir leş eti gibidir. Ama aşk ateşi varsa, o kalp, zât-ı ilahînin ve nîmetlerinin aynası hâline gelir."

 

Behâeddîn Zekeriyyâ; vasiyetnâmesinde buyuruyor ki: "Kulların, Allahü teâlâya sıdk ve ihlâs ile ibâdet etmeleri gerekir. Bu ise, ibâdetlerde ve zikirlerde Allahü teâlâdan başkasına âit düşünceleri atmak, yok etmek, bunları sırf Allahü teâlâ için yapmakla mümkün olur. Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için hâllerinizi güzelleştirip düzeltmekten, sözlerinizde ve işlerinizde nefsinizi hesâba çekmekten başka yol yoktur. İhtiyacınız kadar konuşun ve iş yapın. Bir şey yapacağınız ve bir şey söyleyeceğiniz zaman önce Allahü teâlâya sığının. Yapacağınız ve söyleyeceğinizin hayırlı bir şey olması için O'ndan yardım dileyin. İhtiyâcınızdan fazlasını istemeyiniz. Zikre, Allahü teâlâyı hatırlamaya devâm ediniz. Zikir; tâlibi, bu yolda ilerlemek isteyeni, mahbûba, Allahü teâlâya kavuşturur. Muhabbet, her türlü kir ve lekeyi yakıp temizleyen bir ateştir. Bu hakîkî muhabbet hâsıl olunca, artık zikreden, zikrolunanı müşâhede ile, görür gibi zikreder. İşte böyle yapılan zikir, felâha, kurtuluşa ereceklere vâdolunanların yaptığı zikirdir. Nitekim Allahü teâlâ, Cum'a sûresinin onuncu âyet-i kerîmesinin sonunda meâlen; 

 

"(Her halinizde) Allahü teâlâyı çok zikredin ki (dünyâ ve âhirette) felâh bulasınız (kurtuluşa eresiniz)buyuruyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.