İnsanlar ihmalkârlık ve tembelliklerinden dolayı yarın şu hayırlı işi işleyelim derler. Düşünmezler ki, bugün, dünkü günün yarınıdır!
Ebû Abdullâh Muhammed ed-Der'î hazretleri Fas’ta yaşamış olan âlim ve velîlerdendir. Merakeş'in batısındaki Der'a'da doğdu. Şâziliyye'nin bir kolu olan Nâsıriyye tarikatine intisab etti ve icazet alarak talebe yetiştirdi. Talebelerinin en meşhuru Libya'da Senûsiyye tarikatını kuran Şeyh Muhammed Senûsî'dir. Ebû Abdullâh 1239 (m. 1823)’de vefat etti. Sohbetlerinde buyurdu ki:
“İnsanlar ihmalkârlık ve tembelliklerinden dolayı yarın şu hayırlı işi işleyelim derler. Düşünmezler ki, bugün, dünkü günün yarınıdır. Bugün ne işlediler ki, yarın ne işleyecekler?”
“Dâima Allah adamları ile beraber olmak, onların sohbetlerinde bulunmak, aklın ziyâdeliğine sebeptir.”
“Tasavvuf yoluna taklid ile girenler sonunda mutlaka tahkîke (hakîkate) kavuşur.”
“Evliyânın mübârek sözleri, Muhammed aleyhisselâmın peygamberlik hakîkatinden yayılmış olan nûrlardır. Kur’ân-ı kerîme ve hadîs-i şerîflere tazim ve hürmet lâzım olduğu gibi, evliyânın sözlerine de edeb ve hürmet ile tazim etmek lâzımdır.”
“Bir kimse, evvelki ve sonraki ilimleri tahsil etmiş olsa, son nefesinde o ilim o kimseye yardımcı olmayıp, bütün malûmat, hafızasından idrâkinden gider. Yiğitlik ve ganîmet odur ki, hiç olmazsa her gün bir miktar, bir köşeye oturup, Allahü teâlâyı tefekkür etmek, O’nu zikretmek lâzımdır. Allahü teâlânın zikri, kalbde meleke hâline gelmelidir ki, son nefeste O’nu hatırlasın ve o zamanki sıkıntıdan kurtulsun.”
“Tasavvuf yolu ve bu yolun büyükleri o kadar kıymetlidirler ki, bunlara tâbi ve talebe olan dervişlerden birinin ismi bir duvarda yazılı olsa, o duvarın yanından, ceketini düğmeleyerek ve edeble geçmek lâzımdır.”
“Kişinin kıymeti, tasavvuf yolunun yüksek hakîkatlerini anladığı kadardır.”
“Dil gönlün, gönül rûhun, rûh insanın hakîkatinin, insanın hakîkati ise Hak teâlânın aynasıdır.”
“Sözün güzeli odur ki, dinleyen, o sözün güzelliği ile kendinden geçer. Böylesine güzel söz de, Allahü teâlânın velî kullarının sözleridir.”
“Her ân Allahü teâlâyı hatırlamak ve anmak bir kazma gibidir ki, o kazma ile gönül yolunda bulunan dikenlerin (kalbe gelen lüzumsuz ve uygunsuz düşüncelerin) kökünü kazırlar. Böylece bu yolda ilerlemek için mâni kalmaz.”
“İbâdet; emredilenlerle amel edip yasak edilenlerden sakınmaktan ibârettir.”