Farz üç kısma ayrılır: Bunlar da farzdan evvel farz, farz içinde farz, farzdan sonra farzdır...
Şemsüddîn Çelebi Osmanlı hadîs, tefsîr ve Hanefî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. İstanbul’da büyük âlimlerinden okuduktan sonra, bir müddet Kâhire’de bulunup, büyük âlimlerden hadîs ilmi tahsil etti. İstanbul’a dönerek Eyyûb Sultan Medresesi yakınında Kâsım Paşa’nın kendisi için yaptırdığı medresede müderris oldu. 950 (m. 1543) senesinde orada vefât etti. Buyurdu ki:
Hak teâlâ kullarına bazı şeyleri emretmiş ve bazı şeyleri de nehyetmiş, yasaklamıştır. Emîr ve nehyettiği şeylerin bazısını Kur’ân-ı kerîmde bildirerek, bazısını Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) dilinden hadîs-i kudsî veya hadîs-i şerîf şeklinde beyân ederek bildirmiştir. Hakîkatte emir ve nehyedici Allahü teâlâdır. Muhammed aleyhisselâm tebliğ edicidir. Bazı şeyleri farz, bazı şeyleri vâcib, bazı şeyleri haram, bazısını tahrimen veya tenzîhen mekrûh, bazı şeyleri de mübah kılmıştır. Resûlullah efendimiz de bazı şeyleri sünnet ve bazı şeyleri müstehâb buyurmuştur.
Allahü teâlânın Kur’ân-ı kerîmde yapılmasını açıkça emrettiği şeylere, yani bu emirlere farz denir. Farz üç kısma ayrılır: Bunlar da farzdan evvel farz, farz içinde farz, farzdan sonra farzdır...
Farzdan evvel farz; Allahü teâlâyı bilmek, farz olan şeylerin ilmini bilmek, yani ilmihâlini bilmektir. Farz içinde farz; bildikleri ile amel ederken ihlâs sahibi olmaktır. Farzdan sonra farz ise şirkten sakınmaktır. Bunları böyle bilmek ve inanmak herkese farz-ı ayndır...
Farzın i’tikâdı (farz olduğuna inanmak) farz, ilmi farz, miktarı farz, vakti farz, vaktinde edası farz, kazaya bırakırsa kazası farz, keffâreti lâzım olan farzların keffâreti farz, edada ve kazada niyeti farz, inkârı küfürdür. Riyası haram, ucbu haram, sum’ası (başkalarının işitmelerini istemek) haram, cehli haram, yani bu bildirilen farzları bilmemek haramdır. Farzı ehemmiyet vermediği için veya hafife aldığı için terk etmemişse imansız olmaz. Fakat Cehennem azâbına lâyık olur. İnanmayan, ehemmiyet vermeyerek ve hafife alarak terk eden imansız olur.
Bu farzlardan biri îmândır. İmânın altı şartına kalb ile inanıp, dil ile söylemek, âkil ve baliğ olan herkes üzerine farzdır. Bu altı şarttan birini inkâr eylese veya şüphe etse veya tereddüt eylese veya hâli-i zihn olsa (inanmak veya inanmamaktan birini bile düşünmese) mümin olmaz. Abdest almak, cünüblükten gusletmek, beş vakit namaz kılmak, ramazan orucunu tutmak, zenginlerin zekât vermeleri ve Kâbe-i muazzamayı haccetmeleri gibi husûslar da, Allahü teâlânın kullarına farz kıldığı husûslardandır.
Vehbi Tülek'in önceki yazıları...