Ziyaretine gelenler, Ebû Halâve hazretlerine şikâyetini söyler, dünya ve âhiret murâdını ister, o da duâ edince hemen arzuları hallolurdu.
Hasan Ebû Halâve hazretleri evliyânın büyüklerindendir. Kudüs'te doğdu. 1892 (H.1310) senesinde Kudüs'te vefât etti. Çok kerâmetleri görüldü. Kaldığı yer, ziyâretçiler ve sevenleri ile dolup taşardı. Gelenlerden her biri derdini anlatır, şikâyetini söyler, dünya ve âhiret murâdını ister, o da duâ edince hemen arzuları hallolurdu. Hasan Ebû Halâve'nin duâsıyla birçok hastalar şifâ bulup, sıhhate kavuştu...
Yûsuf Nebhânî hazretleri anlatır:
"Hasan Ebû Halâve hazretleri bana husûsî ilgi ve alâka gösterirdi. Birçok kimse gibi ben de bir derdimi kendisine anlattım. Kudüs'teki vazîfemden memnun değildim. Bunun üzerine bana o bulunduğum vazîfeden daha üstün bir vazîfe ile bir başka yere naklimin yapılacağını müjdeledi ve; 'Bu gece uyumadan önce; (Yâ Nûr! Yâ Nûr!) diye çok oku ve uyuyuncaya kadar devâm et. Rüyânda bak ne göreceksin' buyurdu. Ben de buyurduğu gibi yaptım. Rüyâmda başıma taşıdığım sarıktan daha büyük bir sarık konuldu... Aradan çok geçmeden Beyrut Mahkeme Reisliğine tâyinim çıktı. Bu, Ebû Halâve hazretlerinin bir kerâmeti idi... O zât bana bâzı sıkıntı ve dertlerin ilâcı olan şeylere dâir duâlar öğretti. Birçok defâ bu duâları tecrübe edip sıkıntılardan kurtuldum. Bu duâlardan biri şu idi: [Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin el-Habîb el-Mahbûb Şâfil ilel ve Müferric-ül Kürûb.]
Hasan Ebû Halâve hazretleri benim hocalarımdandı. Kâdirî tarîkatına dâir bana icâzet, diploma verdi."
Yûsuf Nebhânî hazretleri anlatır:
"O, Kudüs'te ikâmet eden mübârek bir zât idi. 1887 senesinden îtibâren kendisiyle birçok defâlar görüşmelerim oldu. O zamanlar ben, Kudüs'te cezâ mahkemesi reisi idim. Hasan Ebû Halâve hazretleri Mescid-i Aksâ civârındaki medresenin bir odasında kalırdı. Oturak hastası olduğu için bir yere gidemez, namazlarını bile îmâ ile kılardı. O, bir gün bana; 'Yedi sene kadar oluyor hep bu hâl üzereyim. Bu hâlime sebeb şu hâdisedir ve ben bunu biliyorum: Bir gün Allahü teâlânın bir velîsi yanıma gelmişti. Şurada durdu. Şu odanın kapısına işâret ederek bana; (Burada otur ve şu kapıdan dışarı çıkma) dedi. O anda ben buraya oturtuldum ve bu hâl üzere kaldım.'
Evliyânın, sebebini ancak kendilerinin bildiği böyle tasarrufları çoktur."