Günümüz insanı, âdeta pamuk ipliğine bağlı bir ruh hâliyle yaşıyor. Ufak bir söz, küçük bir olay; büyük patlamalara, kırgınlıklara ya da geri dönüşü zor sonuçlara yol açabiliyor. Bu ruhsal kırılganlığın sebeplerinden biri, imanımızın zayıflaması ve inancımıza duyduğumuz saygının azalması olabilir. İnsan maneviyatla beslenmeyince iç dünyasında boşluklar oluşur, bu da duygusal dengesizliklere neden olabilir.
Toplumda hâlâ psikoloğa gitmenin “deli doktoruna” gitmek gibi algılanması ise bireylerin yardım alma yollarını tıkıyor. Oysa bir insanın ruhsal destek araması, onun zayıflığı değil; aksine güç arayışıdır. Bazıları "birkaç samimi dostum bana yeter" diyerek bu ihtiyacı görmezden gelse de herkesin profesyonel desteğe hakkı vardır.
Teknoloji çağında yaşıyoruz, fakat bu çağın nimetleriyle birlikte ciddi zararlarını da tecrübe ediyoruz. Sosyal medyada yapılan bir paylaşım bile dostlukları yıkabiliyor, kavgalara, hatta cinayetlere neden olabiliyor. Bu noktada ateş ya da bıçak benzetmesi yerinde olur: Doğru kullanıldığında faydalı, yanlış kullanıldığında ise yıkıcıdırlar. Teknoloji de aynı şekilde; nasıl ve ne amaçla kullanıldığına göre insanı iyileştirir ya da yıpratır.
Sonuç olarak; imanımızı kuvvetlendirmek, yaşadığımız meseleleri sabır ve şükürle ele almak, iç huzurumuzun temelini oluşturur.
Dua etmek, ibadetle ruhu beslemek, anlamlı sohbetlerle maneviyatı diri tutmak; bizi hem bireysel hem toplumsal bunalımlardan koruyacak güçlü adımlardır. İnancımızı yeniden keşfetmek ve yaşamak, çağın buhranlarına karşı en sağlam kalkandır.
Rumuz: Beceridükkânı
ŞİİR
Tesadüfen gördüm onu,
Yağmurlu bir ekim sonu,
Dertleşecek çoktu konu.
Selam verdik aldık sonra,
Muhabbete daldık sonra.
Çöktük parkta eski bank’a,
Reklam için koymuş banka,
Kadim can dost sıkı kanka.
Nefes verdik aldık sonra,
Felekten gün çaldık sonra.
Pek çökmüştü hâli üzdü,
O da beni gamla süzdü,
Ak saçıma dudak büzdü.
Sözü baştan aldık sonra,
Sarıldık yaş saldık sonra.
Kıymetliydi inan bu dem,
Özlem ile dertleştik hem,
Birikmişti gözlerde nem.
Sohbetten tat aldık sonra,
Önce gamlı baldık sonra.
Hâl hatırı sorduk siftah,
Bazı güldük üzüldük kâh,
Ne bulunmaz anlardı ah.
Haber verdik aldık sonra,
Duygulandık daldık sonra.
Zaman bitti akşam oldu,
Tekrar gözükense yoldu,
Ayrılırken gözler doldu.
Çok helallik aldık sonra,
Yine yalnız kaldık sonra.
Seyfettin Karamızrak
MÜNASİP: Uygun, yerinde.
HÂMÎ: Himâye eden, koruyan, sâhip çıkan.
MAHMÎ: Korunan, gözetilen, birinin himâyesi altında bulunan (kimse veya şey)
TAVSİF: Vasıflarını, niteliklerini sayma.
MUVACEHE: 1. Yüz yüze gelme, yüzleşme 2. Ön, karşı, huzur. Muvacehe etmek: Yüzleşmek.
GUSSA: Gam, keder, hüzün, tasa.
MELÜL: 1. Boynu bükük, üzgün, mahzun 2. Usanmış, bıkmış, bezmiş, bezgin, bıkkın.
Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...