Kaydet
a- | +A

Terörsüz Türkiye yerine ‘İsrailsiz Türkiye’ mi desek, bilemiyorum!..

Mevzunun derinliğini çok anlattık, yine söyleyelim…

Birinci Dünya Savaşı ile Osmanlının yıkılışı sonrası İsrail’in temellerinin atılmasından başlayıp, İkinci Dünya Savaşı sonrası İsrail devletinin kuruluşu ve bu haydut devleti ilk tanıyanlardan birinin o dönemin Türkiye Cumhuriyeti yöneticileri olması şurada dursun…

Irak’tan sonra Suriye’yi de bölmek ve Büyük İsrail hayallerini gerçekleştirmek için 2015 yılından bu tarafa sınırımızda terör devleti kurmaya çalıştıkları aşikâr.

Kukla DEAŞ’ın bölgede saldırmadığı tek ülkenin İsrail olması, oynanan oyunun ne olduğunu açık şekilde ortaya koyuyor zaten.

Peki, bu tehdit sadece komşularımızla mı sınırlı?

Elbette değil.

***

43 senedir PKK diye bir terör örgütü niye var ve bu örgüt neden bizimle çatışıyor?

Şundan daha 10 sene evvel, Suriye’de kurmaya çalıştıkları terör devleti ile birleştirmek için, özerklik adı altında bizden toprak koparmaya kalkışmadılar mı?

9 sene önceki 15 Temmuz işgal girişimi yine Siyonist kuklası FETÖ’nün işi değil miydi?

O tarihlerden bu yana biz BEKA MESELESİ dedikçe, içimizdeki hainler hep bir ağızdan, başka gündemler oluşturarak toplumu aldatmaya çalıştı.

Bakın, bugün nereye geldik…

“Bizim Irak’ta, Suriye’de, Akdeniz’de, Libya’da, Ege’de ne işimiz var?” diyen işgalci sözcülerine inat, ülkemizin bekâsını bu hatta savunan devletimizin bir sene önce başlattığı Terörsüz Türkiye süreci İsrail’i ve içimizdeki aparatlarını çıldırttı!

Gazze’de sıkışan ve geri adım atmak zorunda kalan İsrail, Suriye’de onca yıldır hazırladığı teröristan projesini de bitirmeye kararlı olan Türkiye’ye karşı Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimiyle ittifak yaptı.

Mevzu tabii ki sadece toprak işgali değil; asıl dertleri 2018’den bu tarafa anlattığımız şekilde, Türkiye ile KKTC, Libya ve Suriye’nin Doğu Akdeniz’deki büyük enerji haklarına da çökmek.

"Arap Baharı" ile ele geçirdikleri ülkeler gibi, 2012’den bu tarafa Türkiye’yi de teslim almak için çok uğraştılar ama başaramadılar.

Aksine, Türkiye hem Libya ve KKTC’yi bunlara yedirmedi, hem de teröristan projesini parçalayıp, Suriye’yi özgürleştirdi.

İsrail’in Suriye’deki taşeronu YPG’nin (SDG), Fırat’ın doğusundaki varlığını sona erdirmesi için tanınan sürenin dolmasına ise sayılı günler kaldı.

***

Gerek üst düzey komutanlarımızın, gerek bakanlarımızın ve MİT Başkanı'nın art arda yaptıkları Şam ziyaretlerine mütekabil, Yunanistan ve GKRY liderlerinin Doğu Kudüs’te İsrail’in soykırımcı Başbakanı Netanyahu ile verdikleri mesaj gayet açıktı.

Türkiye düşmanlığında birleşen ittifaka Millî Savunma Bakanı Güler’in ardından Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan da net cevap verdi.

Erdoğan, İsrail’in başını çektiği düşman ittifakının tehditkârlığına “Boş teneke tıngırtısı” dedi.

Tabii ki, -ülkemize terör tehdidi barındırmayacak biçimde- Irak ve Suriye’yi de içine alan Terörsüz Türkiye sürecinden geri adım atılmayacağını da vurgulayarak.

***

Düşmanlığın bu kadar alenileştiği bir dönemde, Türkiye ve müttefiklerine yönelik saldırılar ve sabotajlar kaçınılmaz hâle gelir.

Önce Karadeniz’deki gemi saldırıları, ardından topraklarımıza düşen İHA’lar…

Muhtemeldir ki, Türkiye düşmanı ittifak iki-üç ülkeyle sınırlı değildir.

Sayın Bahçeli Terörsüz Türkiye sürecini başlatır başlatmaz Ankara’da TUSAŞ tesisleri nasıl saldırıya uğramışsa, taşeron terör örgütüne Suriye’de başlaması muhtemel operasyon öncesi, tezkerenin uzatılmasına teşekkür için Ankara’ya gelen Akdeniz’deki en kritik müttefikimiz Libya heyetinin uçağının düşmesi de üzerinde ciddi şüpheler barındıran bir hadisedir.

İncelemelerin neticesi bu kuvvetli şüphe doğrulanırsa; bunun cevabı en ağır biçimde önce Suriye’de sahada verilmelidir ve inanıyorum ki verilecektir.

Bunun için de artık sayılı günler kalmıştır.

YPG’ye operasyon yapılırsa, İsrail, terör örgütüne havadan destek sağlayacakmış…

Madem bu denli gemi azıya aldılar, “Ya herrü, ya merrü!” deme vakti gelmiştir.

Bu, son birkaç yılın değil, teröristlerini üzerimize salmalarından başlarsak yaklaşık yarım asrın; Birinci Dünya Savaşı sürecinden bu tarafa milletimize yaşattıkları trajediyi hesaba katarsak eğer en az bir asırlık hesaplaşmanın arifesinde olduğumuzu göstermektedir.

Bugün atılacak en ufak bir geri adımın, yarın çok büyük maliyetlerinin olabileceğini ise göz ardı etmemek gerekmektedir.

Demirden korksak trene binmez, bu denli iddialı adımlar atmazdık!

Nihayetinde biz kimseye bulaşmıyoruz; kimseden toprak koparmaya uğraşmıyor, kimsenin hakkına çökmeye çalışmıyoruz.

Lakin birileri geçmişte yaptıkları gibi bize saldırmaya ve tehdit etmeye cüret ediyorsa, artık “İnceldiği yerden kopsun” denilmelidir.

Yücel Koç'un önceki yazıları...

ÖNE ÇIKANLAR