Kaydet
a- | +A

Terör örgütü ‘silah bırakıp kendini feshedecek, ülkemizi bölme idealinden vazgeçecek’ diye kimlerin çıldırdığına bakın hele!

Şundan daha iki sene öncesine kadar, terör örgütünün elebaşlarından kendilerine yapılan “AKP-MHP faşizmini birlikte yıkalım. 2023 son şansımız” çağrılarına ses etmeyen…

“Önce silah bırakacaksın, kendini feshedeceksin, federasyon iddianı terk edeceksin” demeden, terör örgütünün siyasi kolu ile sırf seçim kazanıp Cumhur İttifakı’nı devirmek için aynı masanın etrafında birleşen bunlar değil miydi?

Hepsi birlik olup, “Yerel yönetimler özerklik şartını mutlaka getireceğim” diyen adayın kazanması için ellerinden geleni ortaya koymamışlar mıydı?

Destekledikleri adayın bu vaadi apaçık federasyonun önünü açmak değil miydi?

Ortak adayları, Mehmetçiği Irak’tan, Suriye’den çekeceğini, dolayısıyla İsrail’in uydusu olacak bir Kürt devletinin kurulmasına izin vereceğini ilan etmiyor muydu?

Bugün Türkçülük, milliyetçilik taslayan bukalemunlar, şundan daha iki buçuk yıl evvel bu adayın kazanması için koşa koşa oy vermediler mi?

***

Değil Türkiye’nin; Orta Doğu’nun, Orta Asya’nın, Afrika’nın, Balkanların, hatta dünyanın geleceğini etkileyecek bir seçim yılıydı 2023…

Nitekim, başta ABD olmak üzere, Batı medyası hep bir ağızdan bunu dillendirdi, biz de bu köşede satır satır yer verdik hepsine.

Hizmet ettikleri merkezlerle birlikte avuçlarını yaladılar ve Türkiye Yüzyılı başladı.

Büyük İsrail saplantısıyla Türkiye’yi bile tehdit etme cüretkârlığına girişen soykırımcı Netanyahu yönetiminin günleri sayılı…

Tıpkı başımıza bela ettikleri terör örgütleri gibi.

İçeride hemen her gün FETÖ ve DEAŞ operasyonları devam ediyor.

O kadar sıradanlaştı ki, artık haberlerde bile çoğu zaman toplu rakamlarla geçiştiriliyor.

FETÖ’nün yapamadığını tamamlatmak için, Ukrayna’yı mahveden Zelenskiy gibi bir figürü, şişirerek sahaya sürmeye kalktılar, lakin bu siyasi operasyonları da ellerinde patladı.

Şimdi geriye bir tek terör örgütü PKK kaldı, onda da çok büyük mesafe alındı.

***

Örgütün bitişini, bu kanlı örgütü kuran teröristbaşı Öcalan’ın ilan etmesinden daha önemli ne olabilir?

İşte bu başarıldı.

Bölgede yaşama şansı kalmayan, ancak İsrail’in rüyasının bitişi olacağı için çağrıya uymamakta direnen terör örgütünün Suriye kolu YPG için de süre doluyor.

Kadife eli tutmazlarsa altındaki çelik yumrukla yüzleşecekler.

Pazarlık yok, taviz yok.

Sadece, örgütün tasfiyesi sürecinde atılacak kanuni adımlar var.

Suça bulaşmayanlar topluma kazandırılacak, hiçbir ülkede, yabancı ülke vatandaşı terörist olmayacak.

Şimdi, bu sürecin kimleri çıldırttığına dönelim…

***

Düne kadar terör örgütüne her istediğini vermeye kalkışanlar, “Yeter ki seçimi kazanıp Cumhur İttifakı’nı devirelim, ne isterseniz yapacağız” vaadinde bulunanlar, Kent Uzlaşısı adı altında terör örgütüne belediyelerinde alan açanlar, nasıl olduysa (!) terör örgütünü bitirecek çağrılar yapılırken birdenbire Türkçü, milliyetçi maskesiyle ortaya çıkıverdi.

Hoplayanların partilerine bakıyorsunuz, kimini MHP’yi deviremeyince FETÖ kurmuş, kimi Mossad iş birlikçiliğini açık etmiş, kimi yerel ve genel seçimlerde terör örgütünün isteklerine payandalık yapmış…

Ama bugün sorsan hepsi milliyetçi!

Süreci baltalamak için Kürt düşmanlığını körükleyerek, “Biz İttihatçı’yız, Jön Türkleriz” diye höykünüyorlar bir de…

Dertleri, geçmişte yaptıkları zulmü depreştirerek, Müslüman Kürt kardeşlerimizle yeniden kucaklaşmamızı zorlaştırmak.

Ülkücülerin ata ocağı MHP’den, Sayın Bahçeli’den daha mı milliyetçisiniz?

Ya merhum Başbuğ Alparslan Türkeş’ten!

Ülkücüyüm, Türkçüyüm diyorsan, Mossad’la görüştüğünü itiraf eden çakma Türkçü figürlerin peşinden koşmayı bırak, merhum Türkeş’in seneler evvel söylediklerine bak istersen!

Başbakan Adnan Menderes ve iki bakanın idamını engelleyemediği 1960 darbesinden sonra gerçeklerle yüzleşen ve kurşuna dizilmekten kıl payı kurtulan Türkeş, şimdi çakma ülkücülerin övündüğü İttihatçılar ile ilgili şunları söylüyordu;

“Yakın tarihimizde İttihat ve Terakki Fırkası var... Birçokları bunları çok beğenirler. Efendim çok dürüst adamlardı, doğru adamlardı.

Ama koskoca Osmanlı Devleti’ni yıktıktan sonra neye yarar?

Bunlar 1908’de iktidar oldular. Bu sırada Arnavutluk Osmanlıya bağlıydı. Yani, Osmanlı Devleti’nin sınırları Adriyatik Denizi’ndedir. Rumeli bizim elimizdedir. Selanik, Manastır, Kosova hepsi bizim idaremizdedir… Libya ve Çad bizdedir. Yani sınırımızın bir ucu Afrika’nın ortasında Ekvator çizgisindedir.

Arabistan, Yemen bizdedir. Yani Osmanlı Devleti’nin bir ucu Hint Okyanusu’ndadır. 1908’de durum böyledir…

İttihat Terakki idaresindeki 10 sene içinde 1918’de hepsi gitmiş, Anadolu da işgale uğramıştır.

İşte İttihat Terakki…

Efendim çok vatanseverdiler, çok dürüsttüler, hırsız değillerdi. Ama komitacı idiler. Komitacılık ile devlet adamlığı farklı şeylerdir. Bize akıllı, ileriyi gören devlet adamı lazım. Milletini tanıyan, tarihini bilen, kudretli devlet adamı lazım.”

***

Benzer cümleleri 1960 cuntacılarının alaşağı ettiği, Sabetayistlerin nefret objesi dönemin Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun da darbeyi önlemek için söylemişti ama ne fayda!

Merhum Türkeş’in bu anlattıklarını kamuoyuna söylemeye pek az lider cesaret edebildi bugüne kadar…

Onlardan biri de merhum 8. Cumhurbaşkanı’mız Turgut Özal’dı.

Tam PKK terörünü bitirecek adımları atmaya gayret gösteriyordu ki, 1993 yılında, tıpkı Kürt meselesine kafa yoran gazeteci Uğur Mumcu, Kürt raporu yazan Bakan Adnan Kahveci, Kürt meselesini çözmeyi destekleyen Org. Eşref Bitlis, Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğg. Bahtiyar Aydın ve Binbaşı Cem Ersever gibi, şüpheli bir şekilde hayatını kaybetti.

Nitekim yıllar sonra naaşında zehir tespit edildi.

***

Sözün özü; terörü bitirecek adımları atmak ölümü göze almayı gerektirir -ki, bunu Cumhurbaşkanı’mız Sayın Recep Tayyip Erdoğan da, MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli de açıkça ifade etti.

Bu sebeple, İmralı’ya giden ilk heyette yer alan Sırrı Süreyya Önder’in ani kalp kriziyle vefatı, Sayın Bahçeli’nin rahatsızlığı kamuoyunu şüphelendirdi.

Demek ki neymiş; yiğitlik ve milliyetçilik, terör örgütünün çağrısını yerine getirmek için sandığa koşmak değil, bitmesi için çabalayabilmekmiş.

Bunun için ölümü bile göze alabilmekmiş.

Bilerek ya da bilmeyerek terör örgütünün sahiplerine maşalık edip, ‘Jön Türk’ olmakla, ‘İttihatçılık’la övünmek ise hiç mümkün değilmiş.

Yücel Koç'un önceki yazıları...

ÖNE ÇIKANLAR