Mümessillerin iktidar özlemi

Sesli Dinle
A -
A +
Uzunca bir zamandan bu yana ısrarla sadece ABD ve Batı’nın değil Esad’ın da Tahran’ın da umudu 14 Mayıs’ta bir iktidar değişikliği diye yazıp çizmekteyim. Artık gemi o kadar azıya aldılar ki YPG’nin terör örgütü olduğuna dair ellerinde yeteri kanıt olmadığını söyleyenlerin hariciyenin başına getirileceği umutları yazılıp çiziliyor.
 
Bu şartlarda HDP haklı olarak bizim bakanlık beklentimiz yok diyebiliyor.
 
Sezgin Tanrıkulu’nun İçişleri Bakanı, Selin Sayek Böke’nin Dışişleri Bakanı olduğu bir Türkiye’de elbette HDP’nin böyle bir talebi olmaz.
 
Tam böyle bir ortamda, İran’ın Ankara Büyükelçisi Muhammed Farazmand haddini de uluslararası anlaşmaları da çiğneyerek Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun suratına baka baka ‘Kılıçdaroğlu’nu desteklemeniz çok önemli. Seçimlerden sonra beklentimiz Türkiye’nin Suriye’deki askerî varlığını geri çekmesi’ ifadelerini kullandı.
 
Eh, aslında elçinin kendi ülkesinin çıkarları açısından durduğu yer doğru ama yanında oturan Cumhurbaşkanı Yardımcısı namzedi Karamollaoğlu dut yemiş bülbül gibi susuyor ve o günden bu yana çıkıp elçinin yaptığı hadsizlikti ve ağzının payını da aldı diyemedi.

Adam umutlanmakta haksız mı?

Sizin Cumhurbaşkanı adayınız ‘iktidara geldiğimizde yurt dışına asker gönderme tezkerelerine onay vermeyeceğiz’ derse, sadece İran ellerini ovuşturmaz, TSK’nın boşaltacağı alanda oluşacak boşluğu ağzının salyaları akarak bekleyen YPG gelir elinizi bile öper.

Kubat Talabani MİT ile görüştü

Geçen hafta kaleme aldığım ‘Teröristi havalimanından nereye götürdünüz?’ isimli yazıda(*) Bafıl Talabani’nin ateşle oynadığını, Fransız Yabancı Lejyonu ve İngiliz Özel Kuvvetler yetiştirmesi KYB Başkanı Talabani’nin terör örgütlerine bu derece açıktan desteği devam ederse, Türkiye’nin meşru hedefi hâline geleceğini belirtmiş ve önümüzdeki süreçte bu konuyu daha uzun uzun konuşacağız diye yazmıştım.
 
Tam da öyle oldu.
 
Geçtiğimiz günlerde Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başbakan Yardımcısı Kubad Talabani Ankara’ya çağrıldı. Millî İstihbarat Teşkilatında yetkililerle bir araya gelen Talabani’ye, ‘Menfaatiniz Türkiye ile iş birliğinde ise PKK ile ilişkinizi kesin’ mesajı verildi.
 
Bu saatten sonra Ankara’nın gözünde Mahmur, Sincar, Kandil ne ise Süleymaniye de odur ve tereddütsüz gözlem altında tutulacaktır.
 
Türkiye’nin terörle mücadeledeki ısrarından, terör örgütleri ile aynı yatakta oynaşan istihbarat teşkilatları o derece muzdarip ki onlar da İran’ın hadsiz elçisi gibi bir an önce iktidarın değişmesini ve Türkiye’nin bu bölgelerden tasını tarağını toplayıp gitmesini bekliyorlar.

Anlaşılan Selahattin Demirtaş da umutlu

Cümle âlemin gözü 14 Mayıs seçimlerindeki bir iktidar değişikliği üzerinde olur da Selahattin Demirtaş bu durumdan umutlanmaz mı?
 
Zaten Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu yeri göğü inletip, ‘Selahattin Demirtaş hapisten çıksın istiyorsanız, oyunuzu bize vereceksiniz’ demiyor mu?
 
Bu durumda Demirtaş’a da sosyal medya hesabından ‘Kılıçdaroğlu seçilir ve Erdoğan gönderilirse PKK’nın tümüyle Türkiye’de silah bırakması için elimizden geleni yapacağız’ demek düştü.
 
Bu paylaşım, aynı zamanda ‘Millet, Erdoğan’ı seçerse biz de Türkiye’de terörün durmasına asla destek vermeyiz’ anlamına geliyor ama sosyal medya hesaplarındaki profillerine Mustafa Kemal fotoğrafları koyup, isimlerinin başlarına da T.C. rumuzu ekleyenlerin zerre kadar olan bitenden bir rahatsızlığı yok.
 
Anlaşılan, Kılıçdaroğlu CHP tabanını da epey dönüştürmüş.
Elbette burada ‘Türkiye’de silah bıraktırılması’ cümlesi son derece önemli.
 
Türkiye’de zaten size rağmen PKK coğrafyadan silindi.

Terör sevicileri şunu asla unutmasın…

Bugün size rağmen yaylalar insanlarla dolup taşıyor, sizlere rağmen Munzur şenlikleri yapılabiliyor, yer altında çadır mahkemeleri size rağmen kurulamıyor, Kandil’den gelen talimatlar ile kepenkler indirtilemiyor, yollar kesilemiyor, insanlar elektrik direklerinde infaz edilip ağızlarına bir tomar para sokulamıyorsa, ettiğiniz lakırdının peçete kadar değeri yok.
 
O yüzden şark kurnazı Demirtaş’ın PKK’ya Türkiye’de silah bıraktırma fikri, Nasrettin Hoca’nın eşeğinden düştükten sonra ‘Düşmeseydim de inecektim’ sözünü anımsatıyor.
Bu şark kurnazı, Türkiye’de bitip tükenmiş PKK’nın silah bırakacağını ima ederken, Suriye ve Irak’taki terör faaliyetlerine dair tek kelam etmemesini en sıradan vatandaş dahi görmüyor mu sanıyorsunuz?
 
O yüzden olan biten aslında çok net ve planları şu.
Zaten Türkiye’de PKK toprağa silahları ile gömüldü, bırakılacak bir silah da kalmadı, o zaman bari Irak ve Suriye’de kalanları muhafaza edebilelim.
 
Sonra?
 
Sonra şartlara göre tekrar bumerang gibi geri geliriz, zaten kayyumlar da kalkacak, KHK kapsamında bürokrasiden ifraz edilmiş PKK iltisaklıları da geri dönecek, yurt dışına askerî operasyonlar da yapılmayacak.
 
Daha ne olsun?
 
O yüzden, Türkiye’de PKK’ya silah bıraktırma gibi hakikatte temeli olmayan söylemler ile kamuoyu oyalanırken dikkatimiz seyreltilmeye çalışılıyor.
 
Bu kapsamda, masanın ortak politikalar mutabakat metnin muhtevası da İran elçisinin beklentisi de Biden yönetimi ve AB’nin planları da ülkede muhalefetin orkestrasyonu da hep senkronize söylemler, planlar ve beklentiler.
 
Olan ve biten bu kadar açıkken bizlere düşen, ülkenin boynuna yular takıp ucunu da okyanus ötesine teslim edecek mümessillere geleceğimizi teslim etmemektir.
 
(*) https://www.turkiyegazetesi.com.tr/kose-yazilari/yusuf-alabarda/teroristi-havalimanindan-nereye-goturdunuz-637659
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.